2 Eylül 2013 Pazartesi

Savaş Sürüyor

(Toplumsal Özgürlük, Eylül 2013 sayısı)

İki yılı aşkındır süren Suriye’deki savaş, farklı momentlerden geçerek olanca hızıyla devam ediyor. Savaşın tarafları kimi zaman sarsıntılara uğrasalar da, mevzilerini tahkim ederek savaşmaya devam ediyor. 

Taraflardan biri, Suriye, İran ve Hizbullah’dan oluşan eksen. 

Bu eksenin dayanışması, savaşın Kuseyr momentine kadar yoğun olarak diplomasi ve siyasi alanda kendini gösteriyordu. Kuseyr ‘deki savaş, dayanışmanın yoğunluk çubuğunu “askeri” alana kaydırdı. 

Kuseyr dönemeci, savaştaki en önemli momentlerden biri oldu. Suriye’deki savaşın “sıcak alanında” “aktif” bir rol almayan ya da en azından öyle bir “görüntü” vermek istemeyen Hizbullah, Kuseyr’e askeri müdahalede yer alarak savaştaki tarafını resmen açıklamış oldu. 

Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, “ Suriye, Direniş’in hâmisi ve taşıyıcı kolonudur. Direniş, taşıyıcı kolonunu ve hâmisini kaybetmeyi eli kolu bağlı izlemeyecektir.“ diyerek, Esad Suriyesi’nin eksendeki yeri ve önemini ortaya koydu. 

Hizbullah’ın da devreye girmesiyle, nüfusunun büyük çoğunluğu Şii ve muhaliflerin lojistik destek merkezi olan Kuseyr, Esad rejiminin kontrolüne geçti. Moral ve güç üstünlüğü elde edildi. Şimdi, Hizbullah militanları artık Suriye ordusu ile birlikte Şam’dan Halep’e ve Lazkiye’ye kadar her yerde savaşıyor. 

Batı’nın buna tepkisi, Hizbullah’ın “askeri kanadı”nın AB tarafından terör örgütleri listesine alınması oldu. 

Askeri, ve siyasi olarak bütünlük gösteren Hizbullah hakkında alınan bu karar, AB’nin ABD ve İsrail’le bir uzlaşması olarak görülüyor. AB, daha önce ABD ve İsrail’in baskılarına direnerek Hizbullah’ı terör örgütleri listesine almamıştı. Şimdi, “askeri kanadı” bu listeye alarak orta yolu bulmaya çalışıyor. 

İran, 14 Haziran’da yeni liderini seçti. İlk turda sürpriz yaparak yüzde 51 oy alan Hasan Ruhani yeni Cumhurbaşkanı seçildi. Ilımlıların ve reformistlerin adayı olan Ruhani’yle birlikte, Batı’lı devletler İran’ın dış po litikasında bir “yumuşama” bekliyor. Nitekim, geçmişte AB ile yürütülen nükleer müzakerelerde İran heyetine başkanlık da eden Ruhani, nükleer silahların yapımı ve Suriye konularında müzakerelere ve diyaloglara açık olduğunu belirtti. Bu tutumun bir taktik esneklik mi yoksa “beklentiler” yönünde bir adım mı olduğunu zaman gösterecek.

İran Hamas’la da diyaloglarını sıklaştırdı. Suriye’deki savaşın başlamasıyla Şam’daki bürosunu Doha’ya taşıyarak “direniş ekseni” nden uzaklaşan Hamas, tekrar eksenle ilişki kurmaya başladı. 

Hamas’ın kendisine vaat edilen yardımları alamayarak güç duruma düşmeye başlaması, Sisi Mısırı’nın başta Gazze tünellerini kapatarak Hamas’a karşı İsrail’e yardımcı olması, İran’ın FHKC, İslami Cihad, El-Fetih gibi Filistinli örgütlere yardım etmesi ve Esad-İran-Hizbullah ekseninin Suriye’de inisiyatifi ele geçirmesinin Hamas’ı zorladığı anlaşılıyor. 

Suriye’deki savaşta Hizbullah’ın yardımıyla Esad rejiminin güç kazanması, Rusya ve Çin’in devam eden desteği, Mısır’da Mursi’nin devrilmesiyle “Sünni eksenin” iç çatlaklarla uğraşması ve İran’ın yeni cumhurbaşkanı’nın “ılımlı ve reformcu” olması özel bir durum oluşturuyor. 

Esad-İran-Hizbullah ekseni ve arkalarındaki aktif destekçi Rusya’nın, şimdi kendilerinden esen yeli müzakere ve diyalog yoluyla konsolide etmeye çalışacağı anlaşılıyor. Ufuktaki Cenevre görüşmeleri, önem kazanıyor. 


Guglielmo Carchedi’nin “Başka Bir Avrupa İçin” adlı eseri üzerine

5 Eylül 1938 tarihinde doğan Guglielmo Carchedi, Amsterdam Üniversitesi İktisat ve Ekonometri Bölümü’nde öğretim üyeliği yapmış Marksist bir...