(Toplumsal Özgürlük, Eylül 2015 sayısı)
ABD, geçtiğimiz Temmuz ayında “2015 Ulusal Askeri Stratejisi” belgesini yayınladı. ABD’nin, önümüzdeki dönem izleyeceği askeri yönelimler açısından önemli bir belge olma özelliğine sahip. ABD, özellikle Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra, imparatorluğunu “zor” yani şiddet kullanarak amacını güderek Afganistan ve Irak başta olmak üzere işgal etme stratejisini izlemişti. Fakat yerel dinamiklerin direnişi sonucunda bu stratejisi çökmüştü. Bunun üzerine ABD stratejisini, “düşman” ülkelere, kendine yakın ve uygun vekaletler aracılığıyla müdahale etmek üzere değiştirmişti. Yayınlanan belgeyle ABD’nin yönünü tekrardan aktif müdahaleye çevirdiğini görmekteyiz. Belgede dünyadaki düzenin kaosa doğru gittiği vurgulanmakta. Bu kaosa neden olan güçler ise üçe ayrılmış durumda: Birincisi Çin ve Rusya gibi büyük güçler. İkinci olarak bölgesel güçler olarak İran ve Kuzey Kore. Üçüncü olarak da IŞİD, Hizbullah gibi devlet olmayan güçlü örgütler. Belge, kaosa neden olabilecek ülkelere “revizyonist” derken, örgütleri ise “terörist” olarak değerlendiriyor.
Rusya ve Çin başlıca tehditler
“Revizyonist” ülkeler arasında da Rusya, Çin ve İran’ın adı belgede çokça geçiyor. ABD’nin stratejisi ise esas olarak Rusya ve Çin’e odaklanmış durumda. Özellikle Rusya’nın artan Suriye ve Ukrayna’ya olan askeri yardımlarına ve desteklerine dikkat çekilmiş durumda ve bu çatışma riskini arttırıyor. Ayrıca belgede de hiçbir büyük gücün henüz ABD ile çatışmaya giremeyeceğini, ama çatışma riskinin de artmakta olduğunu belirtiyor. Dolayısıyla ABD’nin Rusya’nın kendisine gelmesindense kendisinin gitmesini önceleyeceği görülüyor. Nitekim belgede de savunma amaçlı özel operasyonların yapılması gerekliliği ve müttefiklere daha aktif destek verilmesi gerektiği belirtiliyor.
Çin sivriliyor
Diğer yandan da Çin giderek ABD hegemonyasıyla başa baş duruma gelmekle kalmıyor, hegemonya savaşına başlamış bulunuyor. Özellikle Güney Çin Denizi›nde Çin›in, Japonya ve Güney Kore gibi ABD müttefikleri arasında yaşanan gerginliklere ABD de müdahale olmuştu. ABD, hegemonyasına karşı en büyük tehdit olan Çin›e karşı askeri yığınaklarını, operasyonlarını ve stratejisini Pasifik›e doğru yöneltmiş durumda. ABD’nin Çin’e karşı hamlesi sadece Çin’in askeri tehdidine değil, aynı zamanda ekonomik durumuna da yönelik. Temmuz’da da Çin borsalarında meydana gelen düşüş, Çin’den çok dünya piyasalarını sarsmıştı Bunun yanı sıra Ağustos’ta Çin’in ulusal para birimi Renminbi’yi devalüe etmesi de (yani değerini düşürmesi), dünya piyasalarını sarsan bir etki yarattı. Dolayısıyla Çin sadece dünyanın en büyük iki ekonomisinden biri olmakla kalmadı, artık piyasaları yönlendiren ve etkileyen bir güç oldu.
Bu durum ABD’nin Çin’i “revizyonist” yani kendi düzenini kendine göre düzenleyen bir tehdit olarak görmesini sağlıyor.
ABD diplomatik yönelimi
ABD, askeri hamlelerin yanı sıra diplomatik hamlelere de başvuruyor. Askeri gücünün istediği her şeyi yapmasını sağlayamayacağını anlayan ABD, bir yandan diplomatik hamlelerle elini güçlendirip diğer yandan bu hamleler sayesinden boşalan askeri gücünü Rusya ve Çin’e doğru yöneltiyor. Bu diplomatik hamlelerinin en önemlilerini Küba ve İran’a karşı görmekteyiz.
Küba’da elçilik
ABD 54 yıl sonra Küba’da elçilik açarak Küba’ya yönelik hamlelerine devam ediyor. ABD, ambargo ve askeri güçlerle yenemediği Küba halkını, kapitalist piyasayla “içten” fethetmeye yönelmiş durumda. Böylece ABD askeri güçle değil sermayeyle Küba düşürmeyi düşünüyor, Küba’nın 56 yıllık direnişini göz ardı ediyorlar.
İran’a çifte kıskaç
ABD, Küba’ya yönelik benzer bir politikayı İran’a karşı da izliyor. Onlarca sabotaj, ambargo ve yaptırımlarla düşürülemeyen İran sermayeyle düşürülmeye çalışılıyor. İmzalanan nükleer anlaşmadan sonra İran, uluslararası finans kapitalin hücumuna uğradı. ABD, İran’a bir yandan sermayenin gücüyle diğer yandan askeri operasyonlar ile hamlelerini sürdürüyor. İran’ın büyük destek sunduğu Suriye ve Irak’taki savaşın, kimsenin yenemediği ve çatışmaların kısır döngü durumunu ABD korunmaya çalışıyor. Suriye’de koalisyon kurmasına rağmen IŞİD’e yönelik sınırlı operasyon yapan ABD, ılımlı görünümlü şeriatçı çeteleri eğitip donatmaya devam ediyor.
ABD, Suriye’de “operasyon” yaptığı IŞİD’e Irak’ta operasyon yapmayarak, Sünni aşiretlerden ordular oluşturmaya çalışıyor. İran’a askeri müdahale yapmadan İran’ı bölgede yıpratarak güçten düşürmeye çalışıyor. İran’ın güç kazandığı noktalarda çetelere destek vererek, çetelerin güç kazandığı durumda da çeteleri kısmen vurarak savaş halinin devamını arzuluyor. İran’ın ekonomik olarak tükenerek kendisine yaklaşacağını planlıyor. Bunun için de İran’ı destekleyen Rusya ve Çin’in de güçten düşürülmesi gerekiyor. ABD’nin Rusya ve Çin’e yönelmesinin nedenlerinden biri
de bu. ABD’nin “yeni” Ulusal Askeri Strateji belgesi dünya halkları ve emekçileri açısından yeni değil. Belgenin kaderini dünya halkları belirleyecek.