(Toplumsal Özgürlük, Şubat 2016 sayısı)
1 Kasım seçimlerinde en büyük kaybı yaşayan MHP’de her seçimden sonra olduğu gibi “yenilenme” çağrıları yankılandı. Önceki seçim sonralarından farkla bu sefer, hem bu çağrıyı yükseltenlerin sayısı fazla hem de temsilcisi oldukları çizgi farklı.
Birbirinden faşist üç aday
Bahçeli’ye karşı partide ve ülkücü harekette kısmen de olsa tabanları bulunan üç kişi öne çıktı: Meral Akşener, Koray Aydın ve Sinan Oğan.
Hemen her kongrede müzmin aday olan Koray Aydın, DSP-MHP-ANAP koalisyonunda Bayındırlık ve İskân Bakanlığı yaptı ve 2005’te “fesat karıştırmak ve haksız mal edinme” suçlarından Yüce Divan’da yargılanarak “beraat” etti.
MHP’nin gelenekçi tabanında etkin olan Aydın, teke tekte yenemediği Bahçeli’yi aday çokluğundan yararlanarak ekarte etmeyi düşünüyor. Aydın’ın çizgisi ise MHP›yi sermayenin hizmetine daha çok sokmak ve Ülkü Ocakları’nın paramiliter olarak daha aktif kullanılmasını sağlamak. Sinan Oğan ise daha önce de Bahçeli’ye karşı kazan kaldırıp partiden atıldı. Sonrasında açtığı davayla geri dönen Oğan, Azeri olmasının da avantajıyla Azerbaycan, Orta Asya ve Avrasya ile ilişkileri sahip.
Kim daha faşist?
Partideki Turancı çizginin ve gençliğin içinde etkin olan Oğan, “Ben Aras’ın kenarında Türk dünyasından gelen Turan kokusuyla ve Sovyetler’in bir gün dağılacağı hayaliyle büyüdüm” diyerek MHP’nin daha Türkçü ve ırkçı çizgi izlemesi taraftarı.
Öne çıkanların en dikkat çekici ismi ise Meral Akşener. Erbakan-Çiller hükümetinde İçişleri Bakanlığı yapan Akşener, gerek bakanlığı döneminde gerekse sonrasından faşist ve militarist tavırlarıyla nedeniyle partide “Asena” olarak biliniyor.
1 Kasım seçimlerinde aday gösterilmeyen Akşener, partide hem gelenekçi hem de genç ve kadın tabanından destek görüyor. Akşener, partinin daha “merkez-sağ” çizgiye yanaşarak sermayeye daha da yakınlaşmasını, AKP’nin alternatifi olmasını savunuyor. Nitekim “merkez-sağ”dan bazı eski siyasetçiler Meral Akşener’e dolaylı desteklerini açıkladılar. Bahçeli’nin öne çıkanlara 2017’deki olağan kongreye işaret etmesine rağmen, üç aday ortak bir bildiriyle olağanüstü kurul için imza toplamaya başladılar. Fakat bu süreçte de delegelerin Akşener’e desteğinin fazla çıkması, “muhalifler” arasında çatlak oluşturuyor ve bu da Bahçeli’nin elini güçlendiriyor.
MHP’nin asli görevi değişmiyor
Bahçeli yönetiminde MHP, kısmen sokaklardan çekilmekle birlikte sermayeyle daha doğrudan ilişkilere geçmiş, ihtiyaç duyulduğunda ise paramiliter güçlerini sokağa dökerek devlete ve sermayeye hizmette kusur etmemişti. Fakat bu MHP sermayenin yeni dönemdeki ihtiyaçlarına cevap veremiyor.
Nitekim öne çıkan üç adayın da sermayeyi daha da merkeze alan, aktif bir çizgi izlemeyi düşünmeleri de bir tesadüf değil. Sermaye, olası bir AKP iktidarının bitmesi durumunda, MHP’yi AKP ile koalisyona (Erdoğan’ın 7 Haziran’dan sonra yaptığı “Tabanımız MHP ile koalisyon istiyor” açıklamasındaki gibi) ya da olası başka alternatiflerle koalisyona hazır tutmaya çalışmakta.
Diğer yandan da 8-9 Eylül’de olduğu gibi, devletin ve sermayenin ihtiyaç duyduğu zaman paramiliter güçlerini hizmete sunmaya hazır durumda tutulmak isteniyor. Dolayısıyla MHP’nin başına kim geçerse geçsin, sermayenin ve devletin «kirli aracı» olmak dışında bir şansı olmadığı görülüyor. Esas mesele kimin daha işlevli araç olacağıdır.