2 Temmuz 2017 Pazar

Suriye’de Çatışmalar Büyüyor

(Toplumsal Özgürlük, Temmuz 2017 sayısı)

6. yılını bitirmeye hazırlanan Suriye’deki savaşta çatışmasızlık ile çatışmanın bir aradalığı çatırdıyor. Geçtiğimiz aya nazaran artış kaydeden “sıcak savaş”, ibrenin bir aradalıktan çatışmanın egemenliğine doğru evrildiğini gösteriyor. 

Çatışmalar doğudan yükseliyor 

Astana görüşmeleri sonucunda dört çatışmasızlık bölgesi ilan edilmişti. Bu ilanın ardından taraflar Suriye’nin doğu bölgesine yönelerek, çöküş evresine giren IŞİD’ten toprak kapma savaşımına giriştiler. Ürdün sınırından kuzeye doğru ilerlemeye başlayan “muhalifler” Tanf kentine ve Irak sınırına vardılar.

Esad güçleri de aynı günlerde Karyatayn’dan doğuya doğru harekete geçtilerveTanf’inelegeçirilmesi üzerine daha kuzeydeki Tayyara bölgesine vararak Irak sınırına ulaştı. Böylece Esad güçleri hem İran’dan Suriye’ye uzanan bir koridor açtı hem de “muhalifleri” Suriye’nin güneydoğusundaki Ürdün-Irak sınırlarına bitişik bir bölgeye sıkıştırdı.

Fakat bu sıkıştırılmış bölgeye ABD ve İngiltere kendi özel kuvvetlerini yerleştirmiş ve üs kurmuş durumda. ABD ve “muhalifler” doğudaki yürüyüşleriyle Deyrezzor’a varmayı hedeflerken önleri kesilmiş olsa da çölde geniş bir bölge kazanmış oldular. Bu bölge ABD ve “muhaliflere” güçlerini konsolide etme ve ilerideki saldırılarını gerçekleştirme imkanını sağlamış oldu. 

Esad Deyrezzor’a yürüyebilecek mi? 

Öte yandan Esad güçleri Rusya’nın helikopter, füze ve “danışman” desteğiyle birlikte Halep’in doğusundan Rakka güney kırsalına, Palmira’nın kuzeybatısından zengin Arak petrol yataklarına ve Tayyara’nın kuzeyinden El Bukemal sınır kapısına yaklaşmış durumda. Böylece Esad, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Rakka’yı kuşatmış ve “muhalifler” de güneyde sıkışmışken üç taraftan ilerleyerek Deyrezzor’a ulaşmayı hedefliyor.

Esad bu hedefine ulaşarak doğuda hâkimiyetini tamamen sağlamayı ve böylece “çatışmasızlık” bölgelerine yoğunlaşmayı amaçlıyor. İran da Zülfikar füzesiyle Deyrezzor’u vurarak sahada daha “güçlü” bir şekilde var olarak Esad’a “yardımcı” olacağını vurguluyor. 

Bunlarla birlikte Deyrezzor’a ilerlerken SDG’ye saldırarak Rakka’ya güneyden girmeyi de test eden Esad, uçağının ABD tarafından düşürülmesi üzerine “şimdilik” bu yönden ilerlemesini durdurdu. Bu durum Esad’ın Deyrezzor’a ulaşmasına kolayca müsaade edilmeyeceğini gösteriyor. 

Çatışmasızlık çatırdıyor 

Çatışmasızlık bölgelerinden İdlib ve Hama’nın kuzeyinde sessizlik hâkimken; Faylak el Rahman ve Hay’at Tahrir el Şam (El Nusra’nın yeni adı) Doğu Guta’da, Ahrar uş Şam ise Dera’nın batısındaki Kuneytra’da saldırılarına tekrardan başladılar. Böylece cihatçı örgütler Astana veya Cenevre’de varılan kararların kendileri için “geçerli” olduğu sürelere de dikkat çekmiş oldular. 

ABD ve İngiltere’nin özel kuvvetleriyle saha inmesi, ABD’nin Esad’ın uçağını düşürmesi, İran’ın füze saldırısı, Rusya’nın Akdeniz’deki savaş gemilerinden fırlattığı füze sayısını ve saldırılara katılan asker ile helikopterlerini arttırması ile cihatçıların çatışmasızlığa “uymaması”, Suriye’de çatışmaların şiddetini daha da arttıracağı bir döneme girildiğine işaret ediyor. 

Rakka’nın Düşüşü Yeni Olasılıklar Doğuruyor

(Toplumsal Özgürlük, Temmuz 2017 sayısı)

IŞİD’in başkenti Rakka’nın özgürleştirilmesi amacıyla Suriye Demokratik Güçleri (SDG) öncülüğünde 6 Kasım 2016’da başlatılan Fırat’ın Gazabı Operasyonu son noktasına ulaştı. 6 Haziran’da bu yana ise SDG Rakka’da kent savaşı veriyor. 

“Kürtler” neden Rakka’da? 

Tel Abyad’ın alınarak Kobane ile Cezire kantonlarının birleştirilmesinden sonra YPG hedefini Rakka’ya çevirmişti. Çünkü bu bölgeye yapılan saldırılar Rakka merkezliydi ve Rakka alınmadığı sürece kantonların güvende olamayacağını ifade etmişti. 

Bu yüzden Rakka’nın özgürleştirilmesiyle ilk olarak Rojava’nın güvenliğini tesis edilmesi hedefleniyor. 

Öte yandan «muhaliflerin» sayısının giderek azalması ve cihatçıların sahada giderek güç kazanmasından dolayı PYD/ YPG Baas rejimi karşısında en önemli alternatif güç oldu. Uyguladığı demokratik özerklik sistemiyle (halk meclisleri, komünler gibi) de, on yıllardır Suriye halklarını özgürlük hasreti içinde yaşatan Baas rejimine karşı sadece askeri güç olarak değil, başka bir yaşam pratiğiyle de alternatif olmuş durumda. Bundan dolayı da Rakka’da olmak bu alternatifin Suriye çapında yayılması açısından önem taşıyor. 

Rakka rejim için neden önemli? 

Nitekim bu alternatif ihtimali otoriter-despotik rejimini cihatçı teröristlere verdiği savaşla meşrulaştırmaya çalışan Baas rejimini ürkütmekte. “SDG IŞİD’le Palmira’ya saldırması konusunda anlaştı” açıklamaları ile Tabka›nın güneyinde Suriye uçağının SDG güçlerine yönelmesi de bunun bir tezahürü. 

SDG’nin IŞİD’le Palmira’ya saldırması şartıyla anlaşıp Rakka’nın güneyini açık bıraktığı ithamına karşılık yapılan şey -Suriye’deki savaşta sıkça kullanılan militanların kaçması için koridor açma taktiğinden başkası değildi. Zaten, IŞİD’in Rakka’yı savunması için özel kuvvetlerini göndermesi ve buna karşılık SDG’nin yaptığı askeri hamleyle koridoru kapatıp kuşatmayı tamamlamasıyla bu itham boşa düşmüş durumda. Tabka’daki saldırıyla Rakka’ya güneyden girmeyi test eden Baas güçleri, uçaklarının düşürülmesinden sonra “şimdilik” yönlerini Deyrezzor’a çevirmiş durumdalar. Fakat SDG’nin Rakka gibi tarihi Arap kentini kontrol etmesi, rejime alternatif olma gücünü arttıracağından dolayı Baas’ın Rakka üzerindeki ilgisi devam edecektir. 

Rakka ABD operasyonu mu? 

Operasyona verilen ABD desteği, SDG’nin ABD çıkarları doğrultusunda hareket eden bir piyon olarak itham edilmesine yol açmakta. Afrin’deki Rus üssünü ve askerlerini unutarak yapılan bu itham ise, hem ABD hem de SDG tarafından sıklıkla yapılan “ortaklığın geçici ve taktiksel” olduğu açıklamalarıyla anlamsızlaşmış oldu. 

Fırat’ın Gazabı operasyonuna yaklaşık 2500 militanla katılan El-Sanadid güçlerini (nüfusu 12 milyona varan Arap Şammar aşiretine dayanıyor), Türkmenlerden oluşan Selçuklular Tugayı ve Hammam Türkmen Şehitler Tugayını barındıran SDG’nin teklif edip fiilen de inşa ettiği alternatif sistem, ABD’nin pek kabul edebileceği bir sistem değil. 

Sonuç olarak Rakka’nın özgürleştirilmesi hem Kürt halkının Ortadoğu’ya yön veren bölgesel güç olma niteliğini pekiştiriyor hem de SDG’nin gittikçe daha çok Türkmen ve Arap gücünü safına çekmesi bir ürünü olarak, Suriye’de üçüncü yolun daha da güçlenmesini sağlıyor. 

Referandumun Tarihi Belli, Sıra Gerçekleşmesinde

(Toplumsal Özgürlük, Temmuz 2017 sayısı)

Yıllardır sözü edilen, son aylarda ise daha fazla dile getirilen Irak Kürdistanı’nın bağımsızlık referandumunun artık bir tarihi var: 25 Eylül. Referandum konusunda ortaklaşan parti ve gruplar 25 Eylül tarihi üzerinde uzlaşmakla birlikte, 6 Kasım’da da Irak Kürdistanı Bölge Başkanlığı ile Parlamentosu seçimlerinin yapılmasına karar verdiler. Ve geri sayım başladı. 

İçerideki birlik kırılgan 

Referandumun yapılması konusunda uzlaşma sağlanmış olsa da tam bir birlik sağlanmadı. Daha önce referanduma onay veren Gorani Hareketi ile Komeleyi İslami (İslami Topluluk) tarihin belirlendiği toplantıya katılmayarak şerhlerini düştüler. 

Gorani Hareketi, Barzani’yi ve partisi KDP’yi ulusal çıkarları kendi çıkarları doğrultusunda kullanmakla suçluyor. Parlamentonun çalışmadığı, üyelerinin Erbil’e alınmadığı dolayısıyla iç birliğin sağlanamadığı bir ortamda bağımsızlık referandumunun gerçekleştirilmemesi taraftarı olan Goran Hareketi, bu eleştirilerle birlikte referandum karşıtı bir tutum da almış değil. 

Referandum 

Parlamentoda Gorani ile birlikte grup oluşturan ve referandum için mutabakat oluşturan Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB-kurucusu Talabani) ise bu süreçte toplantıya katılarak tem desteğini sürdürmekte. KYB kendisinden ayrılan Gorani’ye kaybettiği oyları toparlamayı ve Kerkük’teki iktidarını (Kerkük Valisi KYB’li) geliştirmeyi gözüne kestirmiş durumda. 

Kürt Özgürlük Hareketi ise referandumun Kürt halkının hakkı olduğunu vurgulamakla birlikte Ulusal Kongre’nin yapılarak iç birliğin sağlanmasının öncelikli olduğunu vurguluyor. Ayrıca Barzani’nin referandumla kendilerini gözden düşürüp inisiyatifi alarak, başta Rojava olmak üzere diğer bölgelerdeki kazanımları kendi hesabına geçirmeyi amaçladığını belirtiyor. 

”Dışarısı” kendi hesabını yapıyor 

Referanduma yönelik dış tepkiler ise farklılık gösteriyor.

ABD ve Rusya referandumun Kürt halkının hakkı olduğunu fakat Irak’ın toprak bütünlüğünden yana olduklarını belirterek duruma “temkinli” yaklaşırken, Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel ülkesinin referandumu onaylamadığını ifade etti. Birleşmiş Milletler ise referanduma gözlemci göndermeyeceğini açıkladı. 

ABD ve Rusya bölge güçleri arasında denge tutturmaya çalışırken, Almanya’nın bölgeye (İncirlik’in boşaltılması ve Ürdün’e geçişin konuşulmasıyla birlikte) “hızlı” ve kalıcı bir giriş yapmayı hedeflediği görülüyor. 

Öte yandan İsrail ve Suudi Arabistan ise önceden de açıkladıkları gibi bağımsız bir Kürdistan’dan yanalar. Katar kriziyle birlikte bölgedeki hegemonyasını gerçekleştirmeye çalışan Suudiler, Barzani’yi yanına çekerek hem Katar’ın yanında olan Türkiye’ye hem de bölgesel rakibi İran’a karşı inisiyatif ve alan kazanmayı amaçlıyor. Suudilere yakın ve onlarla “maddi” ilişkilere sahip olan Barzani de İran ve Türkiye’nin karşı tutumunu Suudilerin desteğiyle dengelemeye çalışıyor. 

“Çıkar”lardan öte Kürt halkı belirleyici 

Bağımsızlık konusu hiçbir Kürt gücünün yekten karşı çıkabileceği bir konu değil. Dolayısıyla Kürt güçleri referanduma karşı çıkmamakla birlikte bu “ulvi” konu etrafında kendilerini var etme çabasını güdüyorlar. Bunun yanı sıra referandumla birlikte Kerkük’ün Kürdistan’a katılmasını resmen gerçekleştirme de Kürt güçlerinin ortaklaştığı bir başlık. 

Sonuç olarak hem iç güçlerin hem de dış güçlerin kendi çıkarları doğrultusunda bu “ulvi” konuya yaklaştıkları görülüyor. Bu yüzden 25 Eylül’e kadar olan “uzun” sürede çıkarların “ağırlığı” referandumun gerçekleşmesinde önemli rol oynayacak. Tabi ondan daha da önemlisi Kürt halkının göstereceği mücadele belirleyici olacak. 

Guglielmo Carchedi’nin “Başka Bir Avrupa İçin” adlı eseri üzerine

5 Eylül 1938 tarihinde doğan Guglielmo Carchedi, Amsterdam Üniversitesi İktisat ve Ekonometri Bölümü’nde öğretim üyeliği yapmış Marksist bir...