2 Eylül 2017 Cumartesi

Irak’ta Yeni Dönem, Yeni Gelişmelere Gebe

(Toplumsal Özgürlük, Eylül Ekim 2017 sayısı)

Irak Kürdistanı’nın bağımsızlık referandumu, 2018 parlamento seçimleri ve IŞİD’in Musul ve Telafer’den silinmesi, Irak’ta yeni bir dönemin başlangıcını işaret ediyor. Bölgedeki ve ülkedeki siyasi güçler de bu yeni dönemde yerlerini alabilmek için sıraya dizildiler. Irak’ın yaklaşık yüzde 65’ini oluşturan Şiilerin önde gelen liderleri siyasi hareketliliğin başını çekiyorlar. 

Şii güçler Sünnileri kapsamaya çalışıyor 

2003 işgali sırasında ABD’ye karşı gösterdiği direnişle ön plana çıkan Mukteda el-Sadr, siyasi nüfuzuna ek olarak Haşdi Şabi milisleriyle Irak’ta askeri nüfuzunu da arttıran İran’ın etkisini sınırlama isteğinde. Bu yüzden Suudi Arabistan, Mısır ve Körfez ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmeye çalışan Sadr, Arap-Irak kimliği üzerinden Sünnileri, Kürtleri ve komünistleri (Irak Komünist Partisi’nden Raid Fehmi’yi başbakanlığa aday göstereceği iddia ediliyor) kapsamaya çalışıyor. 

Şii dünyasında Kum havzasının giderek büyüyen etkisine karşın Necef ve Kerbela’nın etkisini korumaya çalışan dini lider Sistani ise, İran’ın gücünü gözeterek Sadr ve Abadi’yi “destekliyor”. Irak Başbakanı Haydar el-Abadi de, önceki başbakan şimdiki cumhurbaşkanı yardımcısı Maliki’nin tekrardan koltuğuna dönmesini engellemek için Sadr ile bir koalisyon kurma hazırlığında. 

Hedefler 

IŞİD’lileri Irak sınırındaki el-Bukemal’a gönderen Hizbullah›ı ve Haşdi Şabi›yi eleştiren Abadi’nin aksine bu iki silahlı grubu da destekleyen Maliki ise, İran’ın desteğiyle tekrardan başbakanlığı almayı amaçlıyor. 

Bir diğer Şii lider Ammar el-Hekim ise dedesinin liderliğinde İran’da kurulan Irak İslam Devrim Konseyi’nin başkanlığından istifa ederek Ulusal Hikmet Akımı isimli bir parti kurdu. Sadr gibi farklı kesimleri bir araya getirmeye çalışan el-Hekim, İran’la ilişkileri bozmadan Sünnileri kapsama taraftarı. 

Şii güçlerin İran konusundaki ayrışmaları giderek bölünmeye yol açsa da, Sünnilerin sistem içine çekilmesi konusunda ortaklaşıyorlar. Ninova gibi Sünni ağırlıklı bölgelerde Kürdistan’a katılmak için yapılan eylemler; Şii güçleri, İran›ın etkisini azaltıp Irak kimliğini öne çıkartmaya zorluyor. 

İran sert, Suudiler “yumuşak” oynuyor 

Sadr’ın Riyad’a gitmesi, Suudilerin “sertlikle” giremedikleri Irak’a “yumuşak” güçle girmek için için bir fırsat yaratmış oldu. Irak-Suudi Arabistan sınırlarının 27 yıl sonra açılmasıyla birlikte Suudiler, İran mallarının Irak pazarındaki etkisini kırarak, İran’ı ekonomik zarara uğratmayı ve Irak›ı ekonomik olarak Riyad›a bağlamayı planlıyor. 

Ayrıca Suudiler, Şiilerin yoğunlukta olduğu Bağdat ve Basra’da hastane, Necef ’te de konsolosluk açarak; hem İran’ın Şiiler üzerindeki etkisini kırmayı hem de kendi mezhepçiliğini örterek, Arap kimliği üzerinden nüfuzunu geliştirme amaçlıyor. 

Tahran, Suudilerin bu atağına karşılık olarak bir yandan İran yanlısı güçlerin Sünni açılımına destek veriyor diğer yandan Telafer’den sonra Havice’ye yönelen Haşdi Şabi aracılığıyla askeri güçler üzerindeki etkisini arttırıyor. 

Alan kapma savaşı 

Bölgedeki ve ülkedeki siyasi güçler IŞİD sonrası Irak’ta alan kapma savaşı sürdürürken; bu güçlerin yolsuzluk, yoksulluk ve çatışmalar gibi halkı bezdiren sorunları çözme kapasiteleri oldukça sınırlı. Buna karşılık sınırlı da olsa bu sorunlara karşı kısmi direnişler gerçekleştiren, köklü bir komünist-direnişçi geleneğe sahip olan Irak halkının göstereceği mücadele, yeni döneme şekil verecek en önemli etkenlerden biri olacaktır. 

Hesaplar Kürt Halkına Uyacak mı?

(Toplumsal Özgürlük, Eylül Ekim 2017 sayısı)

Yıllardır gündemden düşmeyen Kürdistan’ın bağımsızlığının oylanacağı referandum 25 Eylül’de gerçekleştirilecek. Gözler referandumdan çok, sonrasında olacaklara çevrilmiş durumda. 

İçerisi referandum sonrasına bakıyor 

Parlamentonun ikinci büyük gücü Goran Hareketi bir yandan referandumun ertelenmesini isterken diğer yandan Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ile görüşmelere de devam ediyor. Goran, halkın hayati sorunlarını gündeme getirerek diğer yandan referanduma doğrudan karşı çıkmayarak inisiyatifi 25 Eylül sonrasında KDP/Barzani’ye kaptırmayarak iktidara doğru yürüyüşünü hızlandırmayı amaçlıyor. 

Üçüncü büyük güç Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) ise (KYB’li Necmettin Kerim’in valiliğini yürüttüğü Kerkük’ün il meclisinin referanduma katılma kararı almasının da gösterdiği gibi) referandum fırsatından yararlanıp Süleymaniye’nin yanına Kerkük’ü de katarak iktidarını büyütmek istiyor. KDP/Barzani ise referandumdan çıkacak “Evet”in getireceği meyvelere konsantre. KDP/Barzani referandumdan alacağı güç ve meşruiyetle parlamentoyu açıp iktidarını ve Barzani’nin başkanlığını kazanmayı hedefliyor. PKK’ye yakın olan Kürdistan Özgür Toplum Hareketi (KÖTH) ise bağımsızlık referandumunun Kürt halkının meşru hakkı olduğunu ifade etmekle birlikte, Barzani’nin siyasi mutabakatın oluşmadığı bir referandumla fiili iktidarını uzatmak istediğini ve referandumun halkın sorunları çözmek bir yana daha da arttıracağını belirterek Hayır için çalışacaklarını açıkladı. 

Dışarısı temkinli ve fırsatçı 

Türkiye, klasikleşen resmi açıklamalar bir yana bırakılırsa, bu sürecin bölgedeki tek müttefiki Barzani’yi güçlendireceğini görerek perde arkasından desteğini sunuyor. Öyle ki Türkiye ile Irak Kürdistanı arasındaki ticaret hacmi 2016’nın ilk 6 ayında 4 milyar dolarken, 2017’nin ilk 6 ayında 5 milyar dolara yükseldi.

İran resmi açıklamalarının yanı sıra Genelkurmay Başkanı'nı Ankara'ya gönderdi ve Goran ve KYB ile ilişkisini geliştirmeye yöneldi. Böylece İran Barzani’nin etrafını sararak bağımsızlığın önünü almaya çalışıyor.

ABD ise Irak’ın birliğinden yana olduğunu belirterek, referandumun ertelenmesi istedi. Öte yandan Barzani, Erbil’de kendisini ziyaret eden Savunma Bakanı James Mattis’in referanduma karşı olmadığını söyledi. ABD bu ikili tavrıyla Barzani’nin konumunu korumasına yardımcı olmakla birlikte, İran’ın Irak’ta artan nüfuzunu engellemek için ülkedeki etkisini kaybetmemeye çalışıyor. Rusya ise bu durumun Irak’ın “iç sorunu” olduğunu belirtip iki tarafı da ötelemeyerek Ortadoğu’ya yavaş ama güçlü şekilde yerleşme stratejisi doğrultusunda ilerliyor.

Referanduma açık destek veren tek ülke ise İsrail. Barzani’yle olan “ticari ilişkileri” ve “bağımsız” Kürdistan’ın bölgedeki güvenilir ve stratejik dost olabilme ihtimali, İsrail’i referandumu desteklemeye itiyor. 

Yaşam mücadelesi 

Bütün bunlarla birlikte Irak Kürdistanı’nda büyüyen yolsuzluk, derinleşen yoksulluk, elektrik kesintileri ve memurların maaşlarının ödenememesi gibi yaşamsal sorunlar dayanılamayacak noktada. Bu yüzden Kürt halkının insanca yaşam mücadelesi, yüzyıllardır mücadele ettiği bağımsızlık mücadelesiyle beraber ilerliyor. Dolayısıyla her halk kadar kendi kaderini belirleme hakkına sahip olan Kürt halkının “yaşam” mücadelesi, bağımsızlığa giden sürecin gidişatını da belirleyecek en önemli etken olacaktır. 

Guglielmo Carchedi’nin “Başka Bir Avrupa İçin” adlı eseri üzerine

5 Eylül 1938 tarihinde doğan Guglielmo Carchedi, Amsterdam Üniversitesi İktisat ve Ekonometri Bölümü’nde öğretim üyeliği yapmış Marksist bir...