1 Temmuz 2018 Pazar

Suriye’de “Final” Sahnesi Devam Ediyor

(Toplumsal Özgürlük, Temmuz 2018 sayısı)

Suriye’deki savaşın Soçi’de başlayan final sahnesi devam ediyor. Daha önce Astana’da “gerilimi azaltma bölgeleri” olarak belirlenen Doğu Guta, Hama-Humus kırsalını ele geçiren Suriye ordusu, şimdi de Dera’nın doğusunda hâkimiyetini sağlamış durumda. 

Dera’nın önemi 

Dera bölgesi Esad karşıtı gösterilerin ilk başladığı yer olarak simgesel bir öneme sahip. Nitekim savaşın ilk başladığı 2011 yılından itibaren bölgenin yarısından fazlası Esad’ın kontrol dışındaydı. Bu bölgedeki “muhalifler”, cihatçılar ve IŞİD Ürdün ve İsrail’den aldıkları destekle bölgede kalmayı başardılar. 

Esad, İran ve Rusya Dera’nın bu durumundan kaynaklı önceliği diğer bölgeye vermiş, Dera bölgesini Astana sürecinde kararlaştırılan 5 “gerilimi azaltma bölgesinden” biri olarak belirlemişlerdi.

Bu bölgelerden Doğu Guta ve Hama-Humus kırsalının kurtarılmasından sonra Esad-İran-Rusya yönünü Dera’ya çevirmişti. Dera’nın alınmasının hem İsrail ve Ürdün’ün sahaya fiilen müdahil olmalarının engellenmesini hem de Suriye’nin kuzeyi dışında ülkenin bütününde Esad’ın kontrolünü sağlayacak olmasından dolayı önem taşımaktaydı. 

İsrail’e garanti 

Bu yüzden İsrail’in müdahale tehditlerine rağmen Rusya, Mayıs ayının sonunda ABD ve Ürdün ile açıktan görüşerek, kapalı kapılar ardında da İsrail’e İran ve Hizbullah’ın Dera’da bulunmayacağı garantisi vererek operasyonun gerçekleşmesini sağladı. Böylece Suriye ordusu, Rus uçaklarının da yardımıyla kısa sürede Dera’nın doğusunu ele geçirdi ve kısa zamanda Dera’nın geriye kalan kısmının da ordunun hâkimiyetine geçmesi bekleniyor. 

ABD, Rusya, İran 

Uzun yıllardır Dera’da konuşlanmış ve bölgenin çoğunluğunu elde tutan “muhalifler” ve cihatçıların kısa sürede yenilmesinde en büyük etken ABD, İsrail ve Ürdün’ün desteklerini çekmesi. Bu desteğin çekilmesinde Rusya›nın sahada artan gücü, Esad iktidarının kalıcılığının kabullenilmesi ve İsrail sınırında İran ve Hizbullah yerine Rusya›nın olmasının tercih edilmesi yatıyor. ABD, Esad iktidarının bir sürede kalmasını kabullenmiş durumda ve bundan dolayı önceliklerini Suriye’nin kuzeyindeki durumu konsolide etmeye ve İran’ın Suriye’deki etkinliğini azaltmaya ve yok etmeye vermekteler. Bu ikilinin İran “hassasiyetinin” farkında olan Vladimir Putin de, Beşar Esad ile buluşmasında ‘Suriye’den yabancı güçlerin çekilme vakti’ ifadesini kullandı. 

Böylece Putin, ABD’ye İran’ı, İran’a da ABD’yi gösterip sahadaki inisiyatifini sürdürerek Suriye’de geriye kalan bölgeleri küçük ama kararlı adımlarla Esad’a kazandırmayı hedefliyor. 

Gözler İdlib’te 

Putin’in açıklamasına İran’ın “Suriye’de kalmaya devam edeceklerini” söyleyerek ve Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı Faysal Mikdad’ın da “İran’ın Suriye’deki varlığı tartışma konusu değil” diyerek cevap vermeleri de İran ve Esad’ın Rusya’nın oyununu kabullenmekle birlikte emre amade kapıkulu olmaya niyetli olmadıkları gösteriyor. Suriye’de savaşın alanı daraldıkça bölgesel ve küresel güçlerin birbirlerine temasları ve çıkarlarının çakışmaları artıyor. Dera’dan sonra Türkiye’nin de aktif şekilde bulunduğu İdlib’e gözlerin çevrilecek olması da bu temas ve çakışma alanına bir değişkenin daha girmesine neden olacak. Dolayısıyla Suriye’deki savaşın final sahnesinde, yerel, bölgesel ve küresel güçlerin yeni ve şiddetli gerilimler yaşayıp yaşatacakları bir sekansa doğru gidiliyor. 

Bilinen MHP’nin “Beklenmeyen” Oyu

(Toplumsal Özgürlük, Temmuz 2018 sayısı)

24 Haziran seçimlerinin en büyük sürprizini gerçekleştiren MHP oldu. Kimsenin “beklemediği” bir şekilde MHP yüzde 11,1 oranında oy aldı. Devlet Bahçeli’nin büyük bir “çabayla” gerçekleştirdiği 4 salon toplantısı ve 1 mitinglik performans, MHP’nin 1 Kasım seçimlerindeki yüzde 11’lik oyunu korumayı başarmasını sağladı. 

Oylar nereden geldi? 

Anketlerde en iyi ihtimalle yüzde 7-8 oranında oy alması beklenen MHP, içinden yüzde 10 oranında oy alan İyi Parti’yi çıkarmasına rağmen, nasıl yüzde 11 oranında oy aldı? Birinci etmen AKP’den MHP’ye geçen oylar (ki bu seçimin bir an için hilesiz, baskısız ve adil(!) bir ortamda gerçekleştiğini varsayalım). 

Şu iki ildeki değişim bunun göstergesi: Sivas’ta AKP yüzde 68,7’den 48,3’e düşerken MHP yüzde 11,8’den 19’a yükselmiş; Yozgat’ta AKP yüzde 64,8’den 52,3’e düşerken MHP yüzde 12,5’den 24,7’e yükselmiş. Bu veriler, AKP’nin yüzde 10 oranında oy kaybettiği İç Anadolu’daki oylarının MHP’ye geçtiğini gösteriyor. 

İkinci etmen ise MHP›nin 1 Kasım’a göre Doğu ve Güneydoğu’daki 18 ilde oylarını 159 bin arttırması. Bu artışta ise son dönemde bölgeye gönderilen yüksek sayıdaki asker ve polislerin ülkücü kökenli olmaları, yine AKP’den MHP’ye geçen oylar ile sosyal medyadaki videolarda görüldüğü gibi seri bir şekilde MHP’ye basılan oy pusulalarının etkisi büyük. Bu iki etmen Adana, Mersin, Osmaniye gibi MHP’nin kalelerindeki oyların İyi Parti’ye geçişinin telafi edilmesinde büyük rol oynadı. 

MHP’nin gücü ve işlevi 

İç Anadolu ve Doğu-Güneydoğu Anadolu’da AKP’den MHP’ye dönen oylar, uzunca bir süredir iktidarın nimetlerinden faydalanan devletin fraksiyonlarından bir kesimin, devlet krizinde MHP’de özgün bir şekilde konumlanmayı tercih ettiklerini gösteriyor. Böylece AKP/Erdoğan’ın politikalarını dengelemeyi ve denetlemeyi, AKP/Erdoğan çizginin dışına çıktığında ABD/NATO’nun onlara vuracağı sopa olmayı, olası bir restorasyonun yürütücülüğünü üstlenmeyi ve halkçı güçlerin yükselişinde de bastırıcı güç olmayı görev edindikleri görülüyor.

Bununla birlikte sıcak para akışının güldür güldür aktığı dönemde kovasını doldurmak ve böylece tefeci-bezirganlıktan burjuvazinin şık dünyasına sıçramak için AKP’ye geçen Anadolu kaplanlarının, bağıra çağıra gelen ekonomik krizde bu devlet fraksiyonuyla birlikte MHP’de olmayı faydalı buldukları görülüyor. 

İşçi ve emekçilerin krizle birlikte giderek artan öfkelerinin yönlendirilmesi ve direnişlerinin bastırılmasında MHP’nin “gücüne” ve Kürt düşmanlığına yaslanmayı tercih ediyorlar. 

Gücün sınırı 

Nitekim Kürt illerinde asker ve polis sayısının arttırılmış olması, başta Afrin olmak üzere düzenlenen operasyonları bozkurt işaretini ellerinden düşürmeyen JÖH-PÖH’lerin gerçekleştirmesi, üniversitelerde ve direniş alanlarında ülkücü güruhun provokasyonları ve çeteler için af istemi MHP’nin “gücünün” ve önümüzdeki dönemde işlevinin ne olacağının öncü göstergeleri. 

Öte yandan Erdoğan›ın esnek, pragmatik ve kullan-at ittifak politikaları ve devlet krizinin devam etmesi, MHP’nin gücünün sınırlılığını ve kaygan bir zeminde bulunduğunu gösteriyor. Bu durum MHP

ile yapılmak istenenlerinde tereyağından kıl çekercesine gerçekleştirebileceğine dair soru işaretlerini bulunduruyor. Fakat esas olarak MHP’nin gücünün ve işlevinin sınırlılığını gösterip, onu gerisin geriye püskürtecek olan ise devrimci-halkçı güçlerin göstereceği direniş olacaktır. 

Guglielmo Carchedi’nin “Başka Bir Avrupa İçin” adlı eseri üzerine

5 Eylül 1938 tarihinde doğan Guglielmo Carchedi, Amsterdam Üniversitesi İktisat ve Ekonometri Bölümü’nde öğretim üyeliği yapmış Marksist bir...