(Toplumsal Özgürlük, Kasım 2014 sayısı)
Nisan ayından bu yana Ukrayna’nın doğusunda Ukrayna “güçleri” (Ukrayna ordusu, faşist ve paramiliter güçler) ile isyancılar arasında süren iç savaşta bir “nefes alma” dönemine girildi. Belarus’un başkenti Minsk’te bir araya gelen taraflar 5 Eylül’de bir ateşkes ilan ettiler.
Bu ateşkese göre, 30 km’lik tampon bölge oluşturulması, Ukrayna’nın doğusundaki bazı bölgelerin askeri uçuşlara yasaklanması, her iki taraftaki ‘yabancı paralı askerlerin’ çekilmesi, Ukrayna’nın doğusundaki devlet binalarını elinde tutan ayrılıkçıların buraları boşaltması, ellerindeki Ukraynalı askerleri serbest bırakması ve silahlarını teslim etmesi öngörülüyordu.
Ateşkes havada kaldı
Ateşkesin ilan edilmesinden sonra birçok olumlu gelişme yaşandı. 15 Eylül’de Ukrayna parlamentosu, Donetsk ve Luhansk bölgelerindeki bazı yerlere üç yıl boyunca özerk yönetim hakkı ve ayrılıkçılara af getiren yasayı onayladı.
Bu gelişmelere rağmen “dolaylı” yapılan hamle hızla devam ediyor. AB ve ABD Rusya için aldığı yaptırım kararlarını ve hamlelerini sürdürüyor. Nitekim 16 Eylül’de Avrupa Parlamentosu ile Ukrayna Parlamentosu’nda serbest ticaret anlaşması onaylandı. Bu anlaşma Rusya’nın baskısıyla 2016’ya dek uygulanamayacak olsa da, Ukrayna’nın AB’ye “ekonomik” bir adım daha atması açısından önem taşıyor. Ekonomik hamlenin yanı sıra askeri hamle de geldi. Fransa, Rusya’ya iki savaş gemisi vermek üzere 2011’de 1,6 milyar dolar değerinde bir anlaşma yapmıştı. Fakat son gelişmeler üzerine ama bunları vermeyi erteledi. Bu kararın ardında da Rusya’yı askeri olarak da baskılama yatıyor. İsyancılara “yakın” duran Rusya da bu baskıları karşılamak için karşı hamleler geliştiriyor. Haziran ayında borçlarını ödemediği için Ukrayna’nın doğalgazı Rusya tarafından kesilmişti. Bunun üzerine Ukrayna doğalgaz ihtiyacını Macaristan, Polonya ve Slovakya›dan karşılıyordu. Fakat geçtiğimiz ay Macaristan Ukrayna’ya olan doğalgaz akışını kesti. Ve bu kesme işleminden üç gün önce Macaristan Başbakanı Viktor Orban ve Rusya’nın devlet şirketi Gazprom’un genel müdürü, Budapeşte’de görüştü. Bu görüşme sırasında da Orban Rusya’ya olan yaptırımları eleştirmiş ve Rusya’yla olan yakın ilişkilerini geliştirmek istediğini belirtmişti.
Ateşkese rağmen savaş
Diğer yandan da Rusya Ukrayna üzerindeki etkisini korumak ve NATO’ya girmesini engellemek için Ukrayna’yla görüşmelerine devam ediyor. Öyle ki Ukrayna’nın doğusu için otonomi sözünü etmekten imtina ediyor, sınırdaki askerlerini geri çekiyor ve ateşkesin “korunması” için çaba sarfediyor. Savaş yine de sürmeye devam ediyor. Ateşkese rağmen Donetsk kentinde çatışmalar sürüyor. Ateşkesten bu yana Birleşmiş Milletler’in açıklamasına göre 331 kişi öldü.
Halk Cumhuriyetleri gerçeği
Bütün bu gelişmelerin gölgesinde kalan ise Donetsk ve Lugansk’ta kurulan Halk Cumhuriyetleri.
Ukrayna’da Maidan meydanındaki gösteriler sonunda kurulan yeni hükümete karşı doğu Ukrayna’da gösteriler başlamış ve bu bölgedeki halk devlet binalarını ele geçirerek Donetsk Halk Cumhuriyeti ve Lugansk Halk Cumhuriyeti’ni ilan etmişlerdi. Ukrayna “güçlerinin” saldırısı üzerine de bu cumhuriyetlerini savunmaya devam ediyorlar.
Bazı Rus askerlerin “gönüllü” katılmasından, bölgenin çoğunluğunun Rus olmasından ve Rusya’nın kısmi yardımından kaynaklı, bu isyan “ayrılıkçı” ve “Rusya yanlısı” görülse de, altında “ekonomik” sebepler yatıyor.
Nitekim bu Halk Cumhuriyetlerinin sözcüleri, Rusya’ya bağlanmak değil, kendi cumhuriyetlerini yönetmek istediklerini ve Ukrayna’nın topraklarından çekilmedikleri sürece savaşmaya devam edeceklerini belirtiyorlar.
Endüstride yaptıkları kimi kamulaştırmalar ve kurdukları “Halk Savunma Birlikleri” “yeni” bir cumhuriyete doğru ilerliyor. Dolayısıyla Ukrayna’daki iç savaşın gidişatını “AB-ABD” veya “Rusya” güçlerinin kapışmasından çok “Halk Cumhuriyetlerinin” duruşu belirleyebilir.