1 Mart 2015 Pazar

Paket AKP ve Sermayenin Başında Patlar

(Toplumsal Özgürlük, Mart 2015 sayısı)

Yolsuzluk ve cinayetler batağına batmış AKP iktidarı giderek sarsılan iktidarını ayakta tutabilmek için giderek zalimleşiyor.

AKP’nin temsilcisi olduğu sermaye sınıfı da, giderek yükselen işçi ve emekçilerin direnişi karşısında “hazırlığını” yapıyor.

AKP ve sermaye, iktidarlarını korumak için, işçilere ve halklara karşı kullanabilecekleri “yasal” önlemler almaya yöneliyorlar.

Kamuoyunda “İç Güvenlik Paketi” olarak bilinen «Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazın Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”, TBMM İçişleri Komisyonu’nda AKP’lilerin oylarıyla kabul edilerek TBMM Genel Kurulu›na gönderildi. Paketin görüşülmesi, toplumdan yükselen tepkilerden dolayı erteleniyor.

Bu paketle hedeflenen yükselen halk hareketlerini engellemek, engellenemediğinde de şiddetle bastırmak. “Önlemlerin” büyük bir çoğunluğu, “toplumsal olaylarda” işlenen “suçlara” yönelik. 

Peki, paket neler getirecek? 

Bu paketle polis, “kendisinin” veya başkalarının can güvenliğini tehlikeye düşürenleri, “kişinin” can güvenliğinin sağlanması bakımından koruma altına alabilme veya olay yerinden uzaklaştırabilme yetkisine sahip olacak. Yani polis, zarar verebilecek ‘şüpheliyi’ kontrol altına alabileceği olay yerinden uzak bir yere götürebilecek. “Şüpheli” kim ve o “yer” neresi acaba? 

Polis, işyerlerine, kamu binalarına, okullara, evlere, araçlara vb. molotof, patlayıcı, yaralayıcı, yanıcı ve benzeri “silahlarla” saldıran veya saldırıya “teşebbüs” edenlere karşı, bu saldırıları etkisiz kılmak için silah kullanabilecek. Böylece, “molotof ” silah kapsamına alınıyor ve molotof kullananlara karşı polis artık “yasal” rahatlıkla silah kullanabilecek. Fakat bu da yeterli görüşmemiş olacak ki, “taş”, “bilye” ve “çiçek” gibi yaralayıcı “silah” kullananlara karşı da polis silah kullanabilecek. 

Yeni Ali İsmailler, Ethemler, Abdocanlar mı yaratılmak isteniyor?

Paketle, “toplumsal olaylar”da bulundurulması ve taşınması yasak olan suç aletlerini taşıyanlara 2 yıl 6 aydan 4 yıla kadar hapis cezası verilebilecek. Yine, “toplumsal olaylarda” yüzünü tamamen veya kısmen kapatanlara (gazdan korunmak için bile olsa), 

3 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası uygulanacak. Yani gaza karşı”deniz gözlüğü», «gaz maskesi» ve «kırmızı atkı» taşımanız halinde en az 2,5 yıl yatabilirsiniz.

Ek olarak, “toplumsal olaylarda” “yasadışı örgüt»lere ait amblem, işaret taşıyan; kanunların suç saydığı afiş, pankart, döviz vb. taşıyan, sloganlar atan ve megafon vb. ses cihazlarıyla bu sloganları “yayanlar”, 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası alacak. Kısacası eylemlere katılmanız hapisi göze almanız demektir. Aslında tümüyle kaldırılması gereken saltanat makamları olan valileri ve kaymakamları kendi yerellerinin “başkanı” yapacak yetkiler de bulunuyor pakette. 

“Toplumsal Olayları” yok etme paketi 

Vali ve kaymakam, kamu düzenini ve güvenliğini, “kişilerin” “can” ve mal emniyetini sağlamak amacıyla bütün kamu kurum ve kuruluşlarının itfaiye, ambulans, çekici, iş makinesi vb. araçlardan yararlanabilecek, personeline görev verebilecek. 

Vali “gerektiğinde” kolluk amir ve memurlara, suçun aydınlatılması, faillerinin bulunması için doğrudan emir verebilecek. 

Aklınıza sakın “Berkin’i, Abdocan’ı öldürenleri öğrenebileceğiz” gibi düşünceler gelmesin. 

Tersine, o katliamları protesto eden toplumsal ve siyasal örgütlerin “gizli terör örgütü” kapsamına alınarak polisiye operasyonlara malzeme yapılacağını ön görebiliriz. 

Sokağa tıpaç 

Bu paket, AKP ve sermayenin işçilerden, halktan ne kadar korktuğunu gösteriyor.

Sesini derinden duyurarak mücadelesini yükselen işçi hareketi, eğitimin dinselleştirilmesine karşı sokaklara çıkan Alevi hareketi, Kürt Özgürlük Hareketi, kadın mücadelesi ve öğrenci hareketleri, bu paketi AKP’nin ve sermayenin başına çalacaktır. 

Bu Terazi Bu Sikleti Çekmez!

(Toplumsal Özgürlük, Mart 2015 sayısı)

13 yıllık iktidarı boyunca emekçilere ve halklara her türlü sömürü ve zulmü uygulamaya çalışan AKP iktidarı için 2015 yılı son yıl olmaya aday. İktidarını devam ettirebilmek için gittikçe hoyratlaşan AKP her yerde direnişle karşılaşıyor ve daha da hoyratlaşıyor. Fakat AKP açısından zaman ve mekan gittikçe daralıyor. 

Değerli yalnızlıktan umursanmaz yalnızlığa 

Neo-Osmanlıcılık hayalleri ve büyüyen sermayenin teşvikiyle Ortadoğu’ya bir hışımla giren AKP’nin, Libya, Suriye, Mısır, Irak ve Filistin’deki hesapları tutmadı ve tıpış tıpış gerisin geriye döndü. Tek ortağı Katar’ın da terk etmesi sonucu bölgedeki “değerli yalnızlığı”, “umursanmaz yalnıza” dönüştü. AKP küresel sermaye tarafından Ortadoğu’da “değersiz ve gerekli olduğunda kullanılacak bir müttefik” durumuna düştü. 

Her türlü yardımı eksik etmediği IŞİD de, başta Kobane olmak üzere Suriye ve Irak’ta sürekli gerileyince, gözünü “sığınmak” için Türkiye’ye çevirmiş durumda. Şayet “gelirlerse”, bu cani çetelerin neler yapabileceklerini tahmin edebiliriz. AKP ise, IŞİD’in yapabileceklerini yok saymaya devam ediyor. 

AKP “içeride” sıkışıyor 

Türkiye sınırları dışında neredeyse adım atacak yeri kalmayan AKP, kendisi ve ülke sınırları içerisinde de sıkışmış durumda. Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olmasıyla beraber AKP içindeki gerilimler de gerginliğini koruyor. 

Erdoğan kendi iktidarını sağlam zemine oturtmak ve yeni hamlelerini güçlü şekilde yapabilmek için anayasal güvence almak istiyor. Bunu AKP’nin Haziran’daki seçimde anayasayı değiştirebilecek çoğunluğa ulaşmasıyla yapmayı planlamakta. Fakat yolsuzluk yapan 4 bakanın Yüce 

Divan’a gönderilmesi için yapılan oylamalarda verilen fireler ve Davutoğlu’na “koşulsuz” biat edilmemesi, parti içindeki çıkar çatışmalarının işaretleri olarak gözüküyor. Nitekim, Hakan Fidan’ın milletvekilliği için istifası sonrasında yaşananlar da, bu çıkar grupları arasındaki “gizli” savaşın seçime doğru daha da hızlanacağını gösteriyor. 

Ayrıca bütün pis işlerdeki eski ortağı Gülen Cemaatiyle olan savaşım da AKP’yi yorgun düşürmekte. Özellikle polis içerisinde yapılan operasyonlar istenilen toplumsal meşruiyeti üretmemesinin yanı sıra, Gülen Cemaatini “sivil toplum”da kendine alan açmasını sağlıyor. Bu da AKP açısından özellikle “dindar” ve “muhafazakar” tabanına yönelik tehdit oluşturmakta. 

Rejim çıkmazı 

Diğer yandan bu savaş sırasında Erdoğan ile “örtülü” bir şekilde ittifak yapan “ulusalcı” güçler de kendilerine alan açmaktalar. Emine Ülker Tarhan, Süheyl Batum vb. kişiliklerde kendisini gösteren “ulusalcı klik” yeni hamlelerle Erdoğan sonrasına yönelik pusuya yatmış durumdalar. 

Fakat AKP’yi en çok baskılayan güçler ise Cemaat ve ulusalcı klik değil işçiler ve halk hareketleri. 

Gezi isyanıyla başlayan halk hareketi, Kobani serhildanıyla zirveye ulaşıp Cizre direnişiyle enerjisini sürdüren Kürt Özgürlük Hareketi ve metal işçilerin kıvılcımın çaktığı işçi sınıfı hareketi AKP’yi giderek sıkıştırıyor. Ve bu sıkışıklığı aşmak için ise “İç Güvenlik Yasası” çıkartarak iktidarını şiddetle korumaya düşünen AKP giderek kendini sonunu hazırlıyor. 

İşçi sınıfı, Gezi ve Kobane’yi birleştirecek bir mücadele hattının, giderek çözülmeye doğru giden “rejimi” yıkarak “Demokratik Cumhuriyet” hedefine ulaşması ihtimali her zamankinden daha da yakın duruyor.

Guglielmo Carchedi’nin “Başka Bir Avrupa İçin” adlı eseri üzerine

5 Eylül 1938 tarihinde doğan Guglielmo Carchedi, Amsterdam Üniversitesi İktisat ve Ekonometri Bölümü’nde öğretim üyeliği yapmış Marksist bir...