1 Mayıs 2016 Pazar

Dehakların Düzeni Sarsılıyor

(Toplumsal Özgürlük, Mayıs 2016 sayısı)

Suriye’de süren savaş, Ortadoğu’ya yayılarak bölgesel ve kalıcı bir savaş haline dönmüş durumda. Her ne kadar “barış” görüşmeleri ABD ve Rusya’nın zorlamasıyla devam etse de, özellikle Kürdistan coğrafyasında savaş bütün acımasızlığıyla devam ediyor. Kürt Özgürlük Hareketi (KÖH) ise bu savaş ortamının yarattığı kritik, hassas ve kaygan dengelerin arasında bir yandan ayakta kalmaya çalışırken diğer yandan da alanını ve etkisini bölge çapında yayarak büyütüyor. 

Rojava özgücüyle ilerliyor 

Hem Suriye’de hem de Irak’ta IŞİD’e karşı en etkili ve sonuç alıcı mücadeleyi veren, aynı zamanda Esad rejimine karşı olan mesafesini koruyan PYD, özellikle Türkiye’nin baskısıyla Cenevre-3 görüşmelerine katılması engellendi. 

Buna karşılık Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu’nun kuruluşunu ilan edildi. Bu kuruluş doğrultusunda oluşturulan ve Eşbaşkanlıklarını Hediye Yusuf (Kürt) ve Mensur El Selum’un (Arap) yaptığı Kurucu Meclis ise tıkanma noktasına gelen Cenevre-3 görüşmelerine nazaran hızla çalışmalarına devam ediyor. Böylelikle federasyon kararı nedeniyle Heysem Menna’nın Demokratik Suriye Meclisi Eşbaşkanlığından istifa etmesinin olumsuz etkisi de giderilmiş gözüküyor. 

Kantonların birleştirilmesini önüne koyan YPG ise Manbij ve Azez’in etrafını sarmış durumda. Buraları özgürleştirmek için “siyasi” koşullarını oluşmasını bekleyen YPG, diğer taraftan Demokratik Suriye Güçleri (QSD) ile birlikte Rakka ve Deyrizor’un da kapısına dayanmış durumda. Yine bu kentlerin özgürleştirilmesi için de “siyasi” koşullarını oluşmasını bekleniyor.

Bu “siyasi” koşulların oluşması ise ABD ve Rusya’ya karşı yürütülecek denge politikasına bağlı. Ve KÖH bir yandan aceleci davranmayarak koşulların olusmasını beklerken, diğer yandan da Arap, Türkmen, Çerkez halkları ile direniş cephesini kurmaya çabalayarak mevzilerini güçlendirerek genişletiyor. 

Diğer yandan Afrin Kantonu ve Halep’in Şeyh Maksud mahallesine yönelik MİT destekli cihatçı çetelerin saldırıları ise püskürtülmeye devam ediliyor. YPG ve QSD, Suriye’de kazanımları koruyacak ve geliştirecek güç olduğu ortaya koymaya devam ediyor. 

Irak ve İran’da süreç gelişiyor 

Şengal’in kurtarılmasında büyük rol oynayarak Başur’a kalıcı bir giriş yapan KÖH, Şengal’in kontrolünü YBŞ’ye bıraktı ve YNK›nin desteğiyle de Şengal’in yeniden yapılanmasını için Irak parlamentosunun desteği sağlandı. Kerkük’ün savunması için HPG’yi yönlendiren KÖH, Musul’un kurtarılması operasyonuna katılmak için çabalarını sürdürüyor. Böylece KÖH, sakin ve sağlam adımlarla Başur›a yerleşmiş durumda. 

Son bir senede 12 bin Kürt tutuklandığı İran’da ise Türkiye’dekine benzer bir siyasi operasyon yürütülmekte. Rojava, Başur’daki gelişmelerle birlikte Bakur’da da yükselen hareketlilikten ürken Molla rejimi bu operasyonlarla önleyici davranmaya çalışıyor. 

Tarihsel bir dönem 

Ortadoğu ve Kürdistan’da tarihsel fırsatların açığa çıktığı bir dönemden geçiliyor. KÖH ise bu dönemin sunduğu olanak ve olasılıkları sakin, hamleci ve ayağı yere sağlam basan politikalarıyla alanlarını ve mevzilerini güçlendirip büyüterek kazanmaya çalışıyor.

Bu kazanımların gerçekleşmesinin bölgenin özgürleşmesinden geçtiğini gören KÖH, başta Arap, Türk, Fars halkları olmak üzere bölge halklarıyla direniş cepheleri kurmaya çalışıyor. KÖH sadece Kürdistan’ın değil, Ortadoğu’nun da yeniden kuruluşu açısında yaratıcı-kurucu hamlelerine kazanarak ve kazandırarak devam ediyor. 

MHP’deki Savaş “Devlet”e Sıçrıyor

(Toplumsal Özgürlük, Mayıs 2016 sayısı)

MHP’deki kurultay sürecinin gerilimi ve “ateşi” giderek artıyor ve parti dışına sıçrıyor. Bir tarafta Devlet Bahçeli’nin başını çektiği gelenekçi-statükocu kanat, diğer tarafta Meral Akşener’in şimdilik gayri resmi olarak başını çektiği “muhalif ” kanat. Bu iki kanatın mücadelesi sadece onlardan ibaret kalmıyor, devlet içindeki kliklerinde hesaplaştığı bir mücadele alanı oluyor. 

Kurultay meselesi devlet meselesi 

1 Kasım seçimleri sonrası muhalifler kurultay toplama hazırlıklarına girmiş ve kurultay için yeterli sayıda delegenin imzalarını toplamıştı. 

Bahçeli’nin imzaları kabul etmeyerek olağan kongreyi işaret etmesinin ardından muhalifler mahkeme gitmiş, mahkeme de kurultayın toplanması kararını almıştı. Fakat Tosya ve Gemerek’te açılan davalar sonucunda kurultay süreci durduruldu. Böylece kurultayın yapılma sürecine yapılan müdahalelerle MHP içindeki «mesele», devlet “meselesi”ne dönüşmüş oldu.

“Meselenin” devlet boyutuna sıçramasında Erdoğan’ın katkısı büyük. Erdoğan, Bahçeli’nin MHP’nin başında kalması için özel çaba sarf ediyor ve devlet içindeki imkanlarını bu yönde kullandırıyor. Çünkü Bahçeli, özellikle 7 Haziran’dan bu yana hem koalisyonun kurulmamasına yönelik tutumu, hem de HDP’ye yönelik saldırılarıyla canhıraş şekilde desteklemesiyle, Erdoğan’ın planlarının gerçekleştirmesini sağlayan en önemli kişilerden biri oldu. Diğer yandan da kamuoyuna yansıtılan anketlerin büyük bir çoğunluğunda, Meral Akşener’in başında olduğu MHP’nin AKP’den oy alabileceğini göstermesi, Erdoğan’ın Bahçeli’yi MHP’nin başında istiyor olmasının bir diğer nedenidir. 

Meral Akşener kendinden ibaret değil 

Her ne kadar genel başkanlık için dört aday olsa da Meral Akşener’in ismi hem anketlerde hem de medya da giderek öne çıkıyor ve neredeyse MHP Genel Başkanı olmuş havası veriliyor. Akşener’in geçmişteki iktidar tecrübesiyle birlikte sermayeye olan yakınlılığı, diğer adaylara göre öne çıkmasını sağlıyor. Özellikle Tansu Çiller›in başbakanlığında Mehmet Ağar’dan devralarak yürüttüğü İçişleri Bakanlığı sürecinde gerçekleşen faili meçhuller, katliamlarla devlet için neler yapabileceğini göstermişti. Nitekim “Bazıları diyor ki sosyal medyada “Meral Akşener MHP’ye genel başkan olmasın, faili meçhullerin sorumlusu O’dur” diyorlar. Ne derseniz deyin, hepsi kabulümdür” açıklamasıyla faşizan politikalarına devam edeceğini gösteriyor. 

Kamuoyuna sunulan anketlerde, Akşener’li MHP’nin şimdiden yüzde 15’lerde olduğunu belirtilmesi ise, MHP’nin 7 Haziran’daki sonuçlarına ancak Akşener’le ulaşabileceği mesajını içeriyor. Böylelikle Bahçeli’nin en büyük destekçisi olan Erdoğan, bir de başında Akşener’in olacağı bir MHP ile kuşatılmak isteniyor. Ve bu da Akşener’in, devlet ve sistem içerisinde giderek artan gerilimde Erdoğan’a karşı tutum alan klik tarafından desteklendiğini gösteriyor. 

Her ne kadar “muhalefet” partisi olsa da, muhalifliğinden çok AKP’nin, esasında devletin ve sermayenin, koltuk değneği olarak görevini itina ile yerine getiren Bahçeli MHP’si onarılamayacak bir kopuş ile karşı karşıya. 

Devletin, en işlevli aletlerinden biri olan MHP’nin bu içler acısı haline seyirci kalması beklenemez. Bu yüzden MHP hem devlet hem de sermaye açısından kullanmaya uygun bir hale getirilmeye çalışılıyor. Fakat bu çalışma aynı zamanda devlet içindeki savaşımın zeminiyle de kesişiyor. Dolayısıyla Bahçeli ve Akşener arasındaki “savaş”, bir anlamda devlet içindeki paylaşım savaşıdır. 

Guglielmo Carchedi’nin “Başka Bir Avrupa İçin” adlı eseri üzerine

5 Eylül 1938 tarihinde doğan Guglielmo Carchedi, Amsterdam Üniversitesi İktisat ve Ekonometri Bölümü’nde öğretim üyeliği yapmış Marksist bir...