(Toplumsal Özgürlük, Mayıs 2016 sayısı)
MHP’deki kurultay sürecinin gerilimi ve “ateşi” giderek artıyor ve parti dışına sıçrıyor. Bir tarafta Devlet Bahçeli’nin başını çektiği gelenekçi-statükocu kanat, diğer tarafta Meral Akşener’in şimdilik gayri resmi olarak başını çektiği “muhalif ” kanat. Bu iki kanatın mücadelesi sadece onlardan ibaret kalmıyor, devlet içindeki kliklerinde hesaplaştığı bir mücadele alanı oluyor.
Kurultay meselesi devlet meselesi
1 Kasım seçimleri sonrası muhalifler kurultay toplama hazırlıklarına girmiş ve kurultay için yeterli sayıda delegenin imzalarını toplamıştı.
Bahçeli’nin imzaları kabul etmeyerek olağan kongreyi işaret etmesinin ardından muhalifler mahkeme gitmiş, mahkeme de kurultayın toplanması kararını almıştı. Fakat Tosya ve Gemerek’te açılan davalar sonucunda kurultay süreci durduruldu. Böylece kurultayın yapılma sürecine yapılan müdahalelerle MHP içindeki «mesele», devlet “meselesi”ne dönüşmüş oldu.
“Meselenin” devlet boyutuna sıçramasında Erdoğan’ın katkısı büyük. Erdoğan, Bahçeli’nin MHP’nin başında kalması için özel çaba sarf ediyor ve devlet içindeki imkanlarını bu yönde kullandırıyor. Çünkü Bahçeli, özellikle 7 Haziran’dan bu yana hem koalisyonun kurulmamasına yönelik tutumu, hem de HDP’ye yönelik saldırılarıyla canhıraş şekilde desteklemesiyle, Erdoğan’ın planlarının gerçekleştirmesini sağlayan en önemli kişilerden biri oldu. Diğer yandan da kamuoyuna yansıtılan anketlerin büyük bir çoğunluğunda, Meral Akşener’in başında olduğu MHP’nin AKP’den oy alabileceğini göstermesi, Erdoğan’ın Bahçeli’yi MHP’nin başında istiyor olmasının bir diğer nedenidir.
Meral Akşener kendinden ibaret değil
Her ne kadar genel başkanlık için dört aday olsa da Meral Akşener’in ismi hem anketlerde hem de medya da giderek öne çıkıyor ve neredeyse MHP Genel Başkanı olmuş havası veriliyor. Akşener’in geçmişteki iktidar tecrübesiyle birlikte sermayeye olan yakınlılığı, diğer adaylara göre öne çıkmasını sağlıyor. Özellikle Tansu Çiller›in başbakanlığında Mehmet Ağar’dan devralarak yürüttüğü İçişleri Bakanlığı sürecinde gerçekleşen faili meçhuller, katliamlarla devlet için neler yapabileceğini göstermişti. Nitekim “Bazıları diyor ki sosyal medyada “Meral Akşener MHP’ye genel başkan olmasın, faili meçhullerin sorumlusu O’dur” diyorlar. Ne derseniz deyin, hepsi kabulümdür” açıklamasıyla faşizan politikalarına devam edeceğini gösteriyor.
Kamuoyuna sunulan anketlerde, Akşener’li MHP’nin şimdiden yüzde 15’lerde olduğunu belirtilmesi ise, MHP’nin 7 Haziran’daki sonuçlarına ancak Akşener’le ulaşabileceği mesajını içeriyor. Böylelikle Bahçeli’nin en büyük destekçisi olan Erdoğan, bir de başında Akşener’in olacağı bir MHP ile kuşatılmak isteniyor. Ve bu da Akşener’in, devlet ve sistem içerisinde giderek artan gerilimde Erdoğan’a karşı tutum alan klik tarafından desteklendiğini gösteriyor.
Her ne kadar “muhalefet” partisi olsa da, muhalifliğinden çok AKP’nin, esasında devletin ve sermayenin, koltuk değneği olarak görevini itina ile yerine getiren Bahçeli MHP’si onarılamayacak bir kopuş ile karşı karşıya.
Devletin, en işlevli aletlerinden biri olan MHP’nin bu içler acısı haline seyirci kalması beklenemez. Bu yüzden MHP hem devlet hem de sermaye açısından kullanmaya uygun bir hale getirilmeye çalışılıyor. Fakat bu çalışma aynı zamanda devlet içindeki savaşımın zeminiyle de kesişiyor. Dolayısıyla Bahçeli ve Akşener arasındaki “savaş”, bir anlamda devlet içindeki paylaşım savaşıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder