(Toplumsal Özgürlük, Ocak 2019 sayısı)
Cumhur İttifakı’nın “dengeleme” ve “denetlemeden” sorumlu ortağı MHP, görevleri arasına “had bildirmeyi” de ekledi. Paranoid kişilik bozukluğuna sahipmişçesine Sarı Yelekliler’den “Gezicilere” ve “akil adamlara” kadar herkesi “düşman” gören Devlet Bahçeli, her gün yeni bir tehdit biçimiyle gündeme geliyor.
MHP “şiddeti”
12 Eylül öncesini hatırlatan bu “çıkışlar”, bir açıdan MHP’nin hem ittifak içindeki hem de siyasal alandaki varoluş nedenini açığa vurmakta.
Kriz halindeki devlet, yaşamının büyük kısmını devletin “gayri resmî” zor gücünü temsil ederek geçiren MHP’nin bugün ki pratiğine, bir ilaç veya ağrı kesici olarak ihtiyaç duymakta.
Yerel seçim sonrasında kendisini gösteren ekonomik krizin yaşamın her alanında hissedilmesi, hem devlet krizinin çözümü hem de AKP-MHP ortaklığı için ciddi bir “tehlike”.
Nitekim Bahçeli’nin Sarı Yeleklilere ve Geziye yönelik açık şiddet vurgusu, MHP’nin bu “tehlikeye” karşı devletin bekası için sınırsız şiddet uygulamaya hazır olduğunu gösteriyor.
Devlet krizinin tetikleyicilerinden Kürt sorunu için sunulan çözüm de aynı. Oslo’da bir araya gelen akil adamlara “Çözüm süreci gömüleli çok olmuştur, şansınızı zorlamayın” diyerek seslenen Bahçeli’nin çantasında şiddetten başka çözüm yolu yok.
Devletin yeniden yapılanması
MHP’nin perde arkasında kalan bir diğer “pratiği” ise devletin yeniden yapılanmasını sağlamak. 15 Temmuz darbe girişimiyle gün yüzüne çıkan devlet krizinde inisiyatif alan MHP, başta içişleri olmak üzere devletteki konumunu tekrardan güçlendirme çabasında.
Geçtiğimiz ay AKP ile olan ittifakın kopma noktasına gelmesinin nedenlerinden birisi de burada yatıyor.
MHP ve AKP, başkanlık sistemi ile Kürt sorununa, Alevilere, kadınlara, işçilere ve emekçilere yönelik politikalarda anlaşmaktalar. Fakat devletin yapısı ve toplumsal formasyon konusunda önemli çelişkileri barındırmaktalar.
Çelişki alanları
Osmanlı’daki devlet sınıflarının şaşalı günlerinin özlemini çeken, fakat neoliberalizmin getirdiği sınırlamaları da kabul ederek olabildiğince “özerk” bir devlet alanına sahip olmak isteyen klikler MHP aracılığıyla beklentilerini gerçekleştirmek istiyorlar. Diğer yandan tefeci-bezirgan geçmişe ve onun getirdiği talancı, vurguncu karakteristiğe sahip sermaye ise AKP aracılığıyla bu “devletluların” olabildiğince az bir alana sahip olmasına çabalıyor.
Öte yandan MHP ve AKP sermayeye ve devlete sorgusuz sualsiz biat eden bir toplumsal formasyon kurgulamakta, fakat MHP Türklüğü öne çıkartırken AKP, İslam’ın Erdoğanist bir yorumunu öne çıkarıyor.
Bu iki “çelişki” alanında AKP önemli bir etkiye sahip olsa da, geçtiğimiz ay çektiği “rest” ile MHP de önemli bir inisiyatif kazanmış oldu.
Ancak Türkiye kapitalizminin krizi ve Ortadoğu’daki savaş hali bu ikilinin “restlerini” sınırlayıp birbirine olan ihtiyacını arttırmakta. Fakat MHP’nin iktidar için gerekli kitleselliğe sahip olmamasıyla birlikte uygulayacağı şiddete karşı halk güçlerinin göstereceği ciddi bir direniş, MHP’nin farklı bir “Uzun Bıçaklar Gecesi”ne** uğrama potansiyelini de olanaklı kılabilir.
** Hitler’in 1934 yılında kendisine tehdit olarak algıladığı önde gelen Nazi Partisi liderlerini tutuklayıp infaz ettirdiği operasyona “Uzun Bıçaklar Gecesi” denilmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder