(Toplumsal Özgürlük, Kasım Aralık 2019 sayısı)
Suriye’de savaşın son perdesi, farklı alanlarda farklı aktörlerin değişken rolleriyle dinamik bir şekilde devam ediyor. Türkiye’nin Barış Pınarı Harekâtı da bu son perdenin gidişatını az da olsa etkilemekle birlikte Ankara’yı ateşten çemberin içine çıkılamaz bir şekilde soktu.
Söylemler ve gerçekler
Rusya ve Suriye’nin İdlib’e sıkışan cihatçılara yönelik kısmi saldırısının ardından gerçekleşen Türkiye’nin harekâtı, öncelikle hem küresel hem de bölgesel güçlerin Suriye’deki savaşı bitirmemeye niyetli olduklarını açığa vurdu. ABD, Avrupa, Rusya ve İran’dan harekâta karşı gelen söylemsel tepkilerin pratiktekilerden fazla olması bunun göstergesi.
Trump’ın sürekli değişen pespaye söylemleri, ABD’de harekâta ve savaşa yönelik farklı tutumların devlet içindeki krizle paralel olduğunu göstermektedir.
Bir taraf esas gündem olarak İran’ı görüp doğrudan harekete geçme yanlısıyken diğer taraf Orta Doğu’da çeşitli yerlere konumlanarak hegemonyayı herhangi bir küresel güce kaptırmadan sürdürme taraftarı.
İki tarafın da ortaklaştığı nokta ise Suriye’deki savaşın devam etmesi. Böylece ABD “imparatorluğunun” somut varlığı hem bölgede caydırıcı güç olacak hem de İran’ın Suriye’de yıpratılmasını sağlayacak.
Çekişmeler ve olasılıklar
Rusya ise savaşla Orta Doğu’da tekrar kazandığı inisiyatifi en az maliyetle sürdürmeyi başarmakta. Bunun nedeni ise Türkiye, İran, Suriye ve SDG arasındaki dehşet dengesini sağlayabilmesi. Rusya
bu güçlerin birbirleri ve ABD-İsrail ile aralarındaki çekişmelerden yararlanarak “uzlaştırıcı” rolünü oynayabiliyor. Bu rolün ayrıca Türkiye’nin “Batı” ile olan gerilimlerinden Moskova’nın faydalanmasını sağlaması da cabası. Dolayısıyla savaş, Rusya için de bir nimet.
Suriye’deki savaşla bölgesel nüfuzunu arttırma imkânı bulan İran, savaşın devamından yana olmakla birlikte Türkiye’nin harekâtından rahatsız. Bunda Türkiye’nin ve onun desteklediği cihatçıların Suriye’deki savaşı tekrardan alevlendirme ihtimalinin payı büyük. Buna karşılık İran’ın gücünü konsolide edebilmek ve verimli kullanmak açısından Türkiye karşıtı güçlerle kısmi bir ittifak yapması büyük bir olasılık.
Savaşa devam
Bu olasılık Suriye için daha hayati bir önem taşıyor. Harekâtla birlikte uzun bir aradan sonra kuzeydeki sınırlarına ulaşan Suriye, hem Türkiye’nin varlığına hem de cihatçılara karşı koyabilmek için çok sınırlı bir güce sahip. Bunun için de başta SGD olmak üzere “ekstra” güçlere ihtiyacı var.
Türkiye ise harekâtla birlikte Suriye masasına güçlü oturma ve Esad’ı devirme inadını sürdürme şansını yakalamış durumda. Fakat Türkiye’nin yaşadığı ekonomik ve siyasal krizin yanı sıra neredeyse bütün cihatçıların sorumluluğunu almış olması, savaşı ilerletmesini zorunlu kılıyor. Ve bu da sınırlı olan gücünün giderek yok olmasının önünü açıyor. Sonuç olarak Suriye’deki savaşın son perdesinde çatışmaların, bölgesel güçlerin daha fazla müdahil olmasıyla birlikte şiddeti artıyor. Küresel ve bölgesel güçler de çıkar sağladıkları bu savaşı harlamaya devam ederek, bölge halklarına ölüm, kan, zulüm dışında bir şey sunmayacaklarını tekrar tekrar gösteriyorlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder