(Toplumsal Özgürlük, Kasım Aralık sayısı)
Yılan hikayesine dönüşen Musul’u “kurtarma” operasyonu nihayet başladı. Uzun süredir devam eden “kim Musul’a girecek” ve sonrasında “kim Musul’da kalacak” pazarlıkları ise hala devam ediyor. Bu pazarlık süreci hem operasyonun gidişatını hem de sonrasını belirleme konusunda oldukça önemli olacak.
Musul kapışması
Musul operasyonunun esas gücünü Irak ordusu, Peşmerge güçleri ve Haşd eş Şaabi oluşturuyor. Bunlarla birlikte Türkiye’nin eğittiği Haşd el Vatani güçleri, Sünni aşiretlerin oluşturduğu ve Irak ordusu ile hareket eden Haşd el Aşairi ve Musullu Hıristiyanların kurduğu birlikler de bu operasyona katılıyor.
Belirtilen bu güçlerin operasyona katılımlarının belirlenmesinde, hem bu güçlerin birbirleri arasındaki hem de “müttefiklerinin” birbirleri arasındaki pazarlıklar önemli bir etken oldu. Iraklı güçler, özellikle Irak hükümeti ile Peşmerge güçleri, arasındaki kente kimin sahibi olacağı sorusu kısmi olarak çözüme kavuşturulsa da hala tartışmalı. Irak ordusunun öncülüğünde kente girilmesi ve Peşmerge ile Haşd eş Şaabi’nin kente girmeyip çevresinde duracağı konusunda bir konsensüs oluşmuş durumda. Fakat Barzani’nin gözü daima yeni Irak Anayasası kabul edildiğinden beri durumu tartışmalı olan Musul’da. Dolayısıyla Peşmerge hem olası bir boşlukta Musul’u ele geçirmek için önemli mevziler kapmak, hem de Musul’a girmemesi üzerinden kimi kazanımlar elde etmeye çalışacaktır. Öte yandan Iraklı Şiilerin Ayetullahı Ali Sistani›nin çağrısıyla kurulan Haşd eş Şaabi de bu durumu kolayca kabul etmeyecektir. Her ne kadar içinde Sünniler ve Hıristiyanlar bulunsa da belkemiğini Şiilerin oluşturduğu Haşd eş Şaabi, hem yolsuzluk hem de parasal ve teknik bağlardan dolayı ABD›ye sıkıca bağlı olan Irak ordusundan farklı bir yapıya sahip. Haşd eş Şaabi, İran’a tamamen angaje olmamakla birlikte Arap kimliğini de öne çıkartan ayrı bir güç olarak Musul›a olabildiğince yakın ve «hakim» olmaya çalışarak kendini ortaya koymaya çalışıyor.
Irak ordusu ise Musul üzerindeki hakimiyetini ne Peşmerge ile ne de Haşd eş Şaabi ile paylaşmayıp, IŞİD fırtınası sonrasında dağılan “karizmasını” toparlayarak, ülkedeki esas gücün kendisi olduğunu göstermek istiyor. Irak ordusunun diğer iki gruba nazaran “ulusal” niteliğe ve Musul yerel güçleriyle bağlantılara sahip olması, kendisinin bu süreçte önde olmasını sağlıyor.
ABD ve İran’ın hesapları
Iraklı güçlerin yanı sıra ABD ve İran da operasyon aracılığıyla bölge politikalarını uygulamaya yönelmiş durumdalar.
IŞİD’in bölgeye yayılmasında önemli pay sahibi olan ABD, Musul üzerinden hem Irak hükümeti hem de Barzani üzerindeki hegemonyasını devam ettirmek istiyor. Diğer yandan da IŞİD’i Suriye’ye doğru kürerek hem Suriye’ye girmeyi, hem de Suriye-İran-Rusya’yı yeni bir IŞİD dalgasıyla zor duruma sokmayı planlıyor. Nükleer anlaşma sonrası Ortadoğu’da önü açılan ve kaldırılan ambargoyla birlikte özellikle AB sermayesiyle ilişkilerini giderek geliştiren İran için de Musul büyük bir önem taşıyor.
Bu yüzden İran bir yandan Haşd eş Şaabi aracılığıyla diğer yandan ABD’nin etkisinden kurtarmak istediği Irak ordusu ile yaptığı “ittifakla” Musul üzerinde egemen olmaya çalışarak, Ortadoğu’daki etki alanına bir “mevzi” daha katmayı hedefliyor.
Operasyon
Bütün bunlarla birlikte gerek Kerkük saldırısı, gerekse Musul çevresindeki hazırlıklar IŞİD’in kolay teslim olmayacağını gösteriyor. Dolayısıyla tarafların bütün hesaplarının kolayca ve kısa sürede gerçekleşebilmesi pek mümkün gözükmüyor. Fakat operasyonun bitiminde IŞİD’in Musul’dan çıkarılacağı öngörülebilirse de, sonrasında Musul’un kime kalacağı sorusunun cevaplanmasında operasyon sürecinde yaşanacaklar ile belirtilen aktörlerin pozisyonları ve güçleri belirleyici olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder