(Toplumsal Özgürlük, Kasım Aralık 2016 sayısı)
4 Eylül’de başlayan Halep kuşatması bütün hızıyla sürüyor. Savaş öncesinde ülkenin ekonomik merkezi olan, fakat savaşla birlikte Suriye’de savaşan taraflarının tüm güçlerini ortaya koydukları arenaya dönüşen Halep, savaşın sonucunu belirleyecek yer olma özelliğini de taşıyor.
Halep “asabiyeti”
Esad-İran-Hizbullah hattının büyük bir güçle başlattığı kuşatma, yavaş fakat kararlı bir süreklilikle devam ediyor.
Geçtiğimiz iki ay boyunca hem kuşatılan alana yönelik saldırının şiddeti hem de kuşatmanın kırılabileceği alanlara yönelik saldırılara karşı gösterilen savunma dirayeti bunun en büyük göstergesi. Esad-İran-Hizbullah hattı Halep’in alınmasını savaşı kazanmakla eş görüyor, çünkü Halep’e sahip olduklarında hem “muhaliflerin” moral ve motivasyonlarını bitirerek çöküşe sürüklemiş hem de ekonomik, siyasal ve toplumsal açıdan büyük bir kazanım sağlamış olmayı planlıyorlar. Bu yüzden
Palmira’nın alınmasından sonra Rusya’nın Halep kuşatmasına helikopter ve uçaklarla fiilen katılması bu hattın “asabiyetini” ortaya koyuyor. Gösterilen bu “asabiyet” ortaya koyduğu pratiklerle sadece bir mevzi/ alan/güç kazanmadan ibaret olmadığını, savaşı sonuna kadar götürme iradesini de içerdiğini gösteriyor.
ABD Halep’ten vazgeçti mi?
ABD’nin “girişimleriyle” başlatılan Musul operasyonu, Halep ile Musul’un ABD ve Rusya arasında paylaşıldığına dair analizlere yol açmış durumda. Fakat hem hegemon güçlerin böyle bir “Kayserili” pazarlığına girme gerçekliğinin olmaması hem de savaş alanının yakıcılığı bu analizleri boşa düşürmüş durumda.
Kuşatma sürecinde ABD uçaklarının “bilmeden” vurarak altmışa yakın Suriye askerini öldürmesinde olduğu gibi ABD’nin farklı yerde fakat doğrudan müdahalesi devam ediyor. Bununla birlikte “muhalif ” El Nusra ise hem sivilleri hem de insani yardım konvoylarını vurmaya devam etmekle kalmıyor, kuşatmayı kırmak için bütün güçleriyle Halep’in batısına büyük bir saldırı düzenliyor. Dolayısıyla ne Halep’in Rusya’ya bırakılmışlığı var ne de “muhaliflerin” Halep’i öylece terk edeceği.
Halep kuşatmasının kendi öznel niteliğinin yanı sıra Suriye savaşının gidişatı açısından bütünsel bir anlam da taşıyor. Savaş sürecinde tarafların genel anlayışı olabildiğince mevziler kazanarak “barış” görüşmelerinde masaya daha güçlü oturmaya çalışmak idi. Halep kuşatmasında gösterilen “asabiyet” ise Rusya-Esad-İran-Hizbullah hattının bu anlayış dışına çıkarak, doğrudan sonuca ulaşmayı hedefleyen bir anlayışa yöneldiklerini gösteriyor. Nitekim artık “barış” görüşmelerinin esamesinin okunmaması, her iki tarafın da savaş alanına yöneldiğini gösteriyor. Dolayısıyla Halep’te giderek sıkılaşan düğümün çözümü, savaşın sonucunu belirlemede giderek büyük önem kazanıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder