4 Aralık 2024 Çarşamba

İbn Haldûn’un Sosyoloji, Psikoloji ve Siyaset Bilimi Temelinde Tarihi Ele Alışı

14. yüzyılın en önemli düşünürü olan İbn Haldûn, gerek bıraktığı eserleriyle gerekse birçok modern bilim dallarının öncüsü olmasıyla günümüzde de etkisini sürdürmektedir. Bıraktığı eserlerin en ünlüsü olan Mukaddime, toplumların oluşumu, yaşantısı ve dağılışı üzerine önemli tespitleri içermektedir. Bu tespitlerini tarihsel bir süreç içerisindeki ekonomik ve kültürel gelişim üzerinden değerlendirmesi günümüzdeki sosyal bilimlerin öncüsü olmasını sağlamıştır. Bu bağlamda bu çalışmada İbn Haldûn’un Mukaddime isimli eserinin tarihi günümüzdeki “sosyal bilimler”den sosyoloji, psikoloji ve siyaset bilimi temelinde ele aldığı ortaya konulmaya çalışılacaktır.

İlm-i Umran ve Sosyoloji

Mukaddime, İbn Haldûn’un bir giriş ve üç cilt kitaptan oluşan Dünya Tarihi isimli eserinin giriş metnidir (Canatan, 2016, s. 202). 
Mukaddime’nin önsözünde İbn Haldûn tarih bilimi hakkındaki düşüncelerini açıklamaktadır ve şöyle demektedir: 
“Tarih ilmi olayların nedenselliğini ve sebeplerini derinliğine inceleyen bir ilimdir. Bu yüzden de o, felsefenin temeli ve felsefi ilimlerden biri sayılmaya layıktır.” (İbn-i Haldûn, 2004, s. 26)
Tarihi felsefi bilimlerden biri sayan Haldûn, kendisinden önceki tarihçileri devletlerin kurulma, gelişme ve dağılma nedenlerine hiç değinmediklerini belirterek eleştirmiştir (Canatan, 2016, s. 204).
Haldun’un eleştirilerinden biri de tarihçilerin umranın tabiatını bilmemeleridir. Haldun’a göre umran toplumsal yaşamı ifade etmektedir. Bu toplumsal yaşamın kendine özgü bir doğası vardır. Doğası gereği toplumlar uzun bir süreç içerisinde değişirler ve tarihçiler bunu fark edemezler. (İbn-i Haldûn, 2004, s. 59)
Haldûn’a göre insanlar hayatta kalabilmek için birbirlerine yardım etmek zorundadırlar. Bu zorundalık birlikte yaşamayı gerektirmektedir ve umran da buradan doğmuştur. Böylece Haldûn insanın sosyal varlık olduğunu belirtmiştir. Buna ek olarak Haldûn, umranı kavrayabilmek için farklı toplumların değişik dönemlerdeki yaşayışlarını, geleneklerini, dinlerini ve inançlarını bilmek gerektiğini ifade eder. (İbn-i Haldûn, 2004, s. 79) Böylece Haldûn tarihi anlamak için günümüzdeki sosyal bilimlerden sosyolojinin bilinmesini gerektiğini ortaya koymaktadır. Bunu da İlm-i Umran olarak adlandırmaktadır (Altun, 2015, s. 76; İbn-i Haldûn, 2004, s.80). Haldun sosyolojinin kurucusu olmak kalmaz, onu tarihi ele almanın temellerinden biri olarak da görmektedir.

Asabiyye ve Psikoloji

Haldûn’a göre toplumlar yani umranlar bedevi ve hadari olmak üzere iki formasyona sahiptirler. Tüm toplumların geldiği ilk aşama olan bedevi umranda insanlar göçebedirler ve sınırlı ihtiyaçlarını gidermektedirler. Bedevi umranda asabiyye yani dayanışma ruhu yüksektir ve umranın ayakta kalmasını sağlar. Haldun’a göre asabiyye umranın zorluklara dayanarak yaşamını devam ettirmesini mümkün kılmaktadır. Bedevi umranın bir sonraki aşaması olan hadari umranda ise insanlar şehirlerde yaşamaktadırlar. Hadari umranda refah ve zenginlik artmıştır. Bu refah ve zenginlik asabiyyeyi azaltır ve bireyciliği arttırır. Bireyciliğin artması umran içindeki bağları ve güvenliği zayıflatır. Böylece umran çözülmeye başlar. (Altun, 2015, s. 80; Canatan, 2016, s. 210, Dilek ve Fidan, 2022, s. 382; Parlak, 2012, s. 148).
Haldun, asabiyye kavramını kullanarak toplumların tarihsel süreç içerisindeki dönüşümlerini ortaya koymaya çalışmaktadır. Dayanışma ruhu olan asabiyye, bireylerin toplumla kurduğu ilişki üzerinden insan psikolojisini de açıklamaktadır. Bu bağlamda Haldun’un toplumların tarihsel süreç içerisindeki dönüşümleri açıklamaya çalışırken psikoloji bilimini de temel aldığı görülmektedir.

Mülk ve Siyaset Bilimi

Haldûn’a göre bir arada yaşamak zorunda olan insanlar arasında haksızlıklar yaşanabilir. Bu haksızlıkları gidermek için emredici ve yasaklayıcı bir otoriteye ihtiyaç vardır. Her kabilede var olan bir reis bu otorite ihtiyacını gidermektedir. Bir kabile diğer kabileler üzerinde üstünlük kurmaya başladığında devlete doğru bir gidiş gerçekleşir ve mülk yani devlet kurulur. Devlet kurulduğunda ise kabile reisi devlet başkanı olmaktadır. Kabile reisi otoritesi olan ama gücü olmayan yönetici iken devlet başkanı otoritesinden çok gücü olan yönetici olur. Kabile reisi iktidarını daha çok kabile üyelerinin rızası üzerine kurarken devlet başkanı iktidarını zora ve baskıya dayandırmaktadır. (Belge, 2018, s.273, 281, Canatan, 2016, s. 211).
Devlet aynı zamanda bedevi umranın hazari umran olmasının doğal ve nihai bir sonucudur. (Altun, 2015, s. 79). Çünkü Haldûn’a göre göçebenin amacı medenileşmektir ve o yolda ilerlemektir. Umranın medenileşmeye ve devletleşmeye götüren ise asabiyyedir (Parlak, 2012, s. 161). Fakat mülkün yani devletin kurulmasıyla birlikte asabiyye de zamanla azalmaktadır. Bu azalma mülkün geçirdiği beş evreyle de bağlantılıdır (İbn-i Haldûn, 2004, s.216).
Haldun’a göre mülkler yani devletler şu beş evreyi geçirirler: Zafer yani mülkün doğuşu, istibdat yani mülkün yükselişi, ferağ yani refah dönemi, müsâlemet yani gerileme ve israf ve son olarak tebzîr yani mülkün yıkılması. Her mülk bu beş evreyi yaşar ve sonunda yerini başka bir mülke bırakır (Dilek ve Fidan, 2022, s. 391; İbn-i Haldûn, 2004, s.249-250). 
Haldûn, mülkün yani devletin kuruluş süreciyle birlikte geçirdiği tarihsel evreleri ele alırken iktidarın izlediği siyaseti ortaya koymaktadır. İktidarın izlediği bu siyaset, mülkün içinde bulunduğu tarihsel evreyle bağlantılıdır. Bu bağlantı Haldun’un, mülkün tarihsel sürecini ortaya koyarken siyaset bilimini temel aldığını göstermektedir.

Sonuç

İbn Haldûn, sadece İslam tarihinin değil dünya tarihinin de en önemli düşünürlerinden biridir. İbn Haldûn’u önemli kılan ise tarihi inceleme yönteminin yanı sıra tarihi oluşturan somut ve soyut öğeleri de incelemenin kapsamına almasıdır. Haldûn en önemli eseri olan Mukaddime’de bu tarih anlayışını, yöntemini ve incelemesini ortaya koymuştur.
İbn Haldûn Mukaddime isimli eserinde tarihin merkezi öğelerinden biri olarak toplumu yani umranı ele almıştır. Umranın yapısını geçirdiği tarihsel süreç üzerinden ele alan Haldun, tarihi ilm-i umran yani sosyoloji üzerinden ele almıştır.
İbn Haldûn’un Mukaddime isimli eserinde bir diğer önemli kavram ise asabiyyedir. Umranın birlikte hareket etmesini sağlayan asabiyye yani dayanışma ruhu, umranın tarihini de belirleyen etmenlerden biridir. Asabiyye toplumun ruhu kadar bireyin psikolojisini de belirlemektedir. Haldûn, asabiyye dolayımıyla tarihi ele alırken psikoloji temelinden de hareket etmiştir.
İbn Haldûn Mukaddime’de umranın mülk yani devlet evresine vardığını ve bu evrede beş aşamadan geçtiğini ileri sürmektedir. Haldûn mülkün geçirdiği evreleri izlenen siyasetleri üzerinden inceleyerek tarihi siyaset bilimin temelinde ele almıştır.
Sonuç olarak İbn Haldûn tarihi Mukaddime isimli eserinde ele alırken başta sosyoloji, psikoloji ve siyaset bilimi olmak üzere günümüzde “sosyal bilimler” adıyla anılan bilimler gruplarını temel aldığı görülmektedir.

Kaynakça

Altun, M. (2015). Mukaddime’ye Giriş: Kahır ve Şiddete Dayalı Siyasetin Yükseliş ve Düşüşü. Çankırı Karatekin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 6(2), 71-112.
Belge, R. (2018). İbn Haldun’un Mukaddime’sinde İktisadi Coğrafya. Öneri Dergisi, 13(50), 266-287.
Canatan, K. (2016). Sosyal Bilimler Metni Olarak Mukaddime: Bir Meta-Anlatı. Mukaddime, 7(2), 201-216. 
Dilek, S., & Fidan, M. (2022). Mukaddime’nin İktisat Okulları Bağlamında Değerlendirilmesi. Ekonomi İşletme Siyaset ve Uluslararası İlişkiler Dergisi, 8(2), 379-397.
İbn-i Haldûn. (2004). Mukaddime. (Çev. Halil Kendir). Ankara: Yeni Şafak Yayınları.
Parlak, N. (2012). Some Cross-Sectıons from The Muslım World of the XIV th Century in the Muqaddımah of Ibn Khaldûn. Erzincan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 14(2), 131-166.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sırada “Ekonomik” Savaş mı var?

12 gün süren İsrail-İran füze savaşı “şimdilik” ateşkesle bitti. ABD’nin yıllar sonra İran’ı vurması ve ardından İran’ın da ABD’nin Katar’da...