2 Nisan 2010 Cuma

Anaksagoras

(Özgürlükçü Gençlik, Nisan 2010 sayısı)

Anaksagoras, M.Ö 500 yılında Klazomenai'de (İzmir-Urla ya- kınlarındaki Gül Adası) doğmuştur. Kendisi şehrin soylu ailelerinin birisinden olmasıyla birlikte, bütün servetini bilime ve felsefeye adamıştır. Atina'ya yerleşmek için gelen ilk filozof olan Anaksagoras, daha sonra Perikles, Euripides ve Sokrates'in öğrencileri olacağı felsefe okulunu açar. 

Yunanların tanrı olarak kabul ettiği güneşe, "ateş yığınından oluşan taş parçası" dediği için tanrısızlıkla suçlanarak ölüme mahkum edilir. Bu kararı "Doğa çoktandır Atinalılar ve be- nim için de ölüm kararını vermiş bulunuyor" diyerek karşılayan Anaksagoras, öğrencisi ve aynı zamanda kral olan Perikles tarafından affedilerek serbest bırakılır. Bunun üzerine Anaksagoras Atina'dan ayrılıp "Öteki dün yaya giden yolların uzunluğu her tarafta aynıdır." diyerek İyonya'daki Lampsakos (Çanakkale-Lapseki) şehrine sürgün gider ve M.Ö 428'de yaşamını yitirir.

Evreni meydana getiren ve onu harekete geçiren "Nous"tur

Anaksagoras'a göre, varlığın temelini tohumlar oluşturmaktadır. Bu tohumlar, sonsuza kadar bölünebilir ve birleşebilirler. Bu yüzden sonsuz küçük ve sonsuz büyük vardır tohumlarda.

"Zira küçüğün en küçük değil, daha küçüğü vardır. Çünkü var olanın sonsuza kadar bölünerek sona ermesi mümkün değildir. Ancak büyüğün de daima daha büyüğü vardır ve nicelikçe küçüğe eşittir; aslında her şey hem büyüktür hem küçük."

Tohumlar hiçlikten oluşamayacağı gibi, var olanlar da yok olamazlar. Tohumlar ya birleşirler ya da ayrılırlar. 

"Yunanlılar "oluş" ve "bozuluş" sözcüklerini doğru kullanmıyorlar. Zira hiçbir şey oluşmaz ya da bozulmaz, tersine var olan şeylerden bir karışım öte yandan da bir ayrışım vuku bulur. Böylece oluşu haklı olarak (maddelerin) karışması ve bozuluşu da ayrılması diye tanımlayabilirler."

Başlangıçta bütün tohumlar bir ara- da ve bütün olarak bulunmaktaydı. Bundan dolayı bir şeyi oluşturacak şekilde birlikte değillerdi ve fark edilemezlerdi.

"Temel maddelerin ayrılmasından önce, yani her şey henüz bir aradayken, renkleri fark etmek de mümkün değildi. Çünkü maddelerin, nemli ile kurunun, sıcak ile soğuğun, aydınlık ile karanlığın karışımı bunu engelliyordu, ayrıca bu karışımda birçok toprak ve birbirine hiçbir bakımdan benzemeyen sonsuz sayıda tohum vardı. Zira öteki şeylerden de hiçbiri diğerine benzemez. Bunun böyle olduğu yerlerde toplam kütlenin tüm maddeleri içerdiğini kabul etmek gerekir."

Bu bütünlük Anaksagoras'in Nous (ruh, akıl) adını verdiği hareket ettirici nedenin hareket etmesiyle bozulur. "Evreni meydana getiren ve onu harekete geçiren "nous" tur." Nous, bütün diğer her şey üzerine gücü vardır. Bundan dolayı diğer her şeyden ayrıdır, arıdır. Hep kendi kendisine eşittir ve kendi kendine hareket eder.

"Nous" gücünü kendinden alır ve hiçbir şeyle karışmamıştır. O her şeyi baştanbaşa dolaşarak nesneleri düze ne koyan güçtür."

Nous, her şeyin bir arada bulunduğu bu karışık durumu bozarak, her şeyi düzene sokar. Bu düzene girmeyle, tohumlar bir araya gelerek görgüsel nesneleri oluştururlar. Bu nesnelerde her tohumdan bir parça bulunur ve nesne hangi tohum baskın ise onun adını alır.

"Durum ve koşullar böyle olunca, birbirleriyle birleşen tüm maddeler de pek çok ve her çeşit maddenin mevcut olduğuna ve şeylerin tohumlarının her çeşit tat, renk ve biçime sahip olduklarına inanmak gerekir."

Görünen şeyler, görünmeyen şeyleri gösterirler

Anaksagoras'a göre duyularımız zayıftır ve doğruyu gösteremezler: "Duyularımızın zayıflıklar nedeniyle hakikati idrak edecek durumda değiliz." 

Anaksagoras, benzer şeylerin benzerlerini algılayamadığını, zıt şeylerin algılamayı sağladığını söyler: “Bizim kadar sıcak olan veya bizim kadar soğuk olan bir şey bizi ne ısıtır ne soğutur."

Ama görünen şeyler sayesinde görünmeyen şeylerin bilgisine ulaşabiliriz: "Görünen şeyler, görünmeyen şeyleri gösterirler."

Anaksagoras, sadece felsefeyle değil, aynı zamanda astronomi, anatomi ve matematikle de ilgilenmiştir. Gökyüzündeki tüm cisimlerin yeryüzündeki aynı maddeden geldiğini öne sürüyor, başka gezegenlerde de hayat olduğunu düşünüyordu. Hayvanların anatomisini de inceleyen Anaksagoras, balıkların solungaçlanı nefes aldıklarını keşfetmişti.

Telos

Anaksagoras, Nous'u evreni biçimlendirici kuvvet olarak belirleyerek felsefeye telos (bilinçli erek) düşüncesini sokmuştur. Fakat Anaksagoras genel olarak şeylerin neden olarak kullanırken, Nous'u bir şeyin zorunlu olduğunu açıklamada kullanır. Bu da Anaksagoras ile birlikte Yunan düşüncesinin de karışıklıktan sisteme geçişinin sancılarını göstermektedir. Keza Anaksagoras'ta yine Herakleitos'un ortaya oyduğu diyalektiğin maddeyle birleşmesinin ilk filizlerini görürürüz. Böylece Anaksagoras'ta sinyalleri gelmeye başlayan sistemli düşünce Sokrates'te olgunlaşarak kendisini Platon ve Aristoteles'te gerçekleştirir ve Antik Çağ'ın büyük felsefe düşüncesini oluşur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Trump’ın Avrupa’yla Dansı

Geçtiğimiz hafta yayımlanan 2025 Ulusal Güvenlik Stratejisi belgesi, dünya gündeminin zirvesinden inmiyor. Belge hakkındaki tartışmaların ön...