(Özgürlükçü Gençlik Web Sitesi)
Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın gözaltına alınmasıyla Ergenekon davası tekrar gündeme geldi, fakat bu sefer medyayı daha doğrusu yazılı basını öne çıkararak.
Yazılı basın ortaya çıktığından bu yana gerek Türkiye, gerekse Dünya’da baskı altında oldu ve olmaya devam ediyor. Başta Abdülhamit döneminden başlayarak faaliyetine başlayan baskı ve sansür, ilerleyen zamanlarda biçim değiştirerek varlığını devam ettirdi Türkiye’de.
1945 yılında Tan Gazetesinin basılmasıydı bu biçim değişikliğinin ilk versiyonu. Bu baskında yer alan Süleyman Demirel daha sonra yüksek devlet görevlerinde bulunacaktı, Aziz Nesin de kendi gazetesini yakmaktan cezaevinde !
Daha sonra Kürt gazetecilerin enselerinde kurşun olarak bulacaktık değişik bir versiyonunu, ve yahut 166 (yazıyla yüz altmış altı) yıl ceza almasıyla Vedat Kurşun’un. Sayısını bile hatırlayamayacaktık kapatılan Kürt gazetelerinin sayısını ve adlarını.
Metin’in kafasındaki morlukta ve Hrant’ın sırtındaki kurşunda bulacaktık o kirli, kanlı ellerini. Birinde cop, birinde bayrak tutarken!
Erol Zavar, Nevin Berktaş ve Toplumsal Özgürlük Gazetesi yazarları Oğuzhan Kayserilioğlu ve Tuncay Yılmaz’ı parmaklıklar arkasına atarak emeğin ve ezilenlerin sesini susturabileceğini sanarken görecektik değişik bir versiyonunu da.
Ve 21 Eylül komplosunun kanıt(!) ve yargılamalarını görmüştük baskı ve zulmün, yazılı basının dezenformasyon ve iftira biçimine bürünmüş baskı versiyonunu, emniyet ve adaletten önce!
Gazetecilik okumak istiyorsa çocuğunuz, önce kalmasını istediğiniz cezaevini seçin diyordu sosyal ağlarda paylaşılan düşüncelerden birinde. Sanırım önce ödeyeceği bedeli seçmesi gerekiyor gazetecilik okuyacak olan bu ülkenin gençleri. Fakat bu ülkenin gençleri 4 Aralık’ta Kabataş’ta, 16 Mart’ta Beyazıt’ta bedellerini ödüyorlar aydınlığın ve özgürlüğün ve ödeyecekler de. Ve gazeteciler yine yazacak bu gençlerin onurlu mücadelesini.
Gazeteler, düşüncelerin kitlelerin bilincine dönüşerek somut bir güç olmasında önemli araçlardan biridir. Ne zaman ki ezilenler bu aracı kullanmak istedilerse devrim ve demokrasi yolunda, yukarıda bahsettiğimiz baskı ve şiddet biçimlerini kullandı ezenler. Geçmişte olduğu gibi bugünde bize düşen gazetelerimize, gazetecilerimize sahip çıkmak. Bu da varoluşumuzun, direnmemizin ve mücadelemizin bir başka şekli değil mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder