2 Mart 2011 Çarşamba

Tunus ve Mısır Gençliği Özgürlüğe Çağırıyor!

(Özgürlükçü Gençlik, Mart 2011 sayısı)

“Bir kıvılcım düşer önce, Büyür yavaş yavaş...” diyerek Yılmaz Güney dile getirmişti, içimizdeki sömürüye, ezilmeye ve adaletsizliğe olan isyanımızın ateşini. Ve bu isyan ateşi önce Tunus’lu bir arkadaşımızda, Mohamed Ben Bouazizi’nin bedeninde, sonra da bütün Arap ve Dünya gençliğinin sloganlarında ve ey- lemlerinde vücut bularak “her şeye bitti” diyenlere bir tokat, ezilenlere ve sömürülenlere ise aydınlık oldular ve olmaya devam ediyorlar. 

Tunus, Fransa, Barcelona

Tunus, 1956 yılında bağımsızlığına kavuştuğunda 80 yıllık bir Fransız sömürgesiydi. Fakat Tunus’un “bağımsızlığı” imzaladıkları antlaşmanın üzerinde kalmıştı. Önce kurucu liderleri Habib Burgiba (1957-1987), ardından Zeynel Abidin Bin Ali (1987-2011) dönemlerinde ise Fransa’nın etkisinden kurtulamadı. Her ne kadar dış politika konularında (örneğin Filistin Kurtuluş Örgütü’ne 1982 yılında ev sahipliği yapması) kısmen tarafsız kalsa da, ülke içinde özellikle gösterilen seküler ve liberal politikalarla “Batı”yla ve özellikle Fransa ile olan bağlarını koparmadı. Üstelik 28 Kasım 1995 yılında imzalanan Barcelona Deklarasyonu ile Tunus iplerini AB’nin ellerine ve neoliberalizmin ‘Spes salutis’ (kurtuluş umudu- tabii ki emekçiler için) olmayan politika- larına teslim etmişti. Ve bu politikalar sayıları yüz binleri bulan Zeynel Abidin Bin Ali’nin kolluk kuvvetleri ile pürüzsüz bir şekilde uygulanmaya çalışıldı. Ta ki 17 Aralık 2010’a kadar. 

İsyan, Direniş, Devrim!

Tunus’un binlerce diplomalı işsizlerinden biri olan Mohamed Ben Bouazizi, 17 Aralık günü Sidi Bouzid kentinde işporta tezgâhının elinden alınması üzerine kendi bedenini ateşe verdi. Bu olayın üzerine başta Mohamed Ben Bouazizi’nin arkadaşları olmak üzere Sidi Bouzid kentinin işsiz, yoksul ve geleceksiz bırakılmış gençleri sokaklara döküldü. Birkaç gün sonra Bouazizi’nin yaktığı ateş Tunus’un başkenti Tunus şehrini sarmıştı. İşsizlik ve yoksulluğun yanı sıra Bin Ali yönetiminin baskıcı ve yolsuzlukla dolu yönetiminden de bunalan halk gençlikle buluşarak başta Burgiba Caddesi olmak üzere bütün başkenti işgal etti. Halk ve gençlik polisin mermileri, gazları ve coplarına boyun eğmeyerek meydanları ve sokakları doldurmaya devam etmesi sonucunda Bin Ali 14 Ocak 2011’de ülkeyi terk ederek Suudi Arabistan’a kaçtı. 

İşsizlik, Yoksulluk ve Baskı 

İsyanın ateşini üniversite mezunu Bouazizi yakmıştı. Bouazizi üniversite mezunu bir gençti, fakat iş bulamadığından ayda 140 dolar (2008 verilerine göre Tunus’ta kişi başına yıllık gelir 3955 dolar !) anca kazanabildiği işportacılık yapmaktaydı. Devrimden önce gençliğin hayallerinde başta Fransa ve Almanya olmak üzere gelişmiş ülkelere gidip çalışmak bulunmaktaydı. Keza işsizlik oranı da gençlerde %30’lu bulmaktadır. Tunus’ta her ne kadar yükseköğrenim görme oranı yüksek olsa da (%38), yükseköğrenim bilimsel değil ve paralı. Bunların üzerine Bin Ali’nin kendisine karşı gelen gençleri cezaevlerine gönderen, işkencelere uğratan baskı rejimi de gençliğin isyan etmesinde önem bir etkendi. 

Örgütlülük ve Ajitasyon 

Tunus gençliğinin büyük çoğunluğu gerek baskılardan dolayı gerekse Soğuk Savaş’ın ardından oluşan apolitiklik ortamdan dolayı örgütsüz olarak bulun- maktaydı. Gençlik örgütleri olarak Tunus’ta, başta Tunus Komünist İşçi Partisi’nin gençlik örgütü Tunus Genç Komünist Birliği olmak üzere sol partilerin gençliği ile siyasi oluşumlardan bağımsız olarak Tunus Öğrenci Birliği bulunmaktadır. Her ne kadar sayısal olarak örgütsüz gençlikten az da olsa gençlik örgütleri meydanlardaki ve sokaklardaki çatışmalarda, gençlik arasındaki başarılı ajitasyonlarıyla kitleleri sokakta tutmayı başararak devrimin başarıya ulaşmasını sağladılar. Burada facebook, twitter gibi sosyal paylaşım sitelerinin gençliğin iletişiminde bir kolaylık sağlaması yok değildi, fakat gençliğin sokaklarda olmasını sağlayan en önemli şey gençlik örgütlerinin yaptıkları propaganda ve ajitasyon çalışmalarıydı. Öyle ki Burgiba Caddesi politik tartışmaların yapıldığı, duvarlar resim ve karikatürlerin çizildiği bir devrim caddesine dönüştürülmüştü. Ve bu ajitasyon ile propaganda devrimin kültürüyle birleşip gençliğin isteklerini dile getirince, facebook, twitter vs. sitelere sadece olayları yansıtmak düşmüştü. 

Ve Mısır... 

...

Beşikler vermiş nuh'a, Salıncaklar, hamaklar,

Havva ana'n dünkü çocuk sayılır, Anadoluyum ben,

Tanıyor musun?

... 

En az Anadolu coğrafyası kadar zengin bir tarihe sahip Nil’in olanca cömertliğiyle beslediği Mısır coğrafyası. Kleopatra’dan, Sezar ve Antonius’lara, Ramses’ten Mübarek’e çeşitli firavunlara boyun eğse de Ra’nın çocukları her zaman olduğu gibi 25 Ocak’ta da başlarındaki zalimi fırlatıp tarihin çöplüğüne atmak için ayağa kalktılar! 

Mısır ve Firavunları 

Mısır, gerek jeopolitik önemi gerekse tarihsel ve kültürel geçmişiyle Arap coğrafyasının belki de en önemli ülkesi. İngiliz egemenliğinden 1922 yılında, Mısır Krallığından da 1952 yılında kurtularak cumhuriyete kavuşan Mısırlılar, Abdülnasır dönemiyle Ortadoğu coğrafyasında ve ülkelerinde devrimci ilerlemeler sağlamışlardır. Fakat Abdülnasır sonrasında Enver Sedat ve Hüsnü Mübarek dönemleriyle birlikte Mısır’ın yeni firavunları Ortadoğu ve Arap coğrafyasına sırtını dönerek ABD’ye yüzünü çevirmiştir. Böylece başta Filistin sorunu olmak üzere Ortadoğu’daki birçok sorunun çözülmesine engel olmakla birlikte yeni sorunların da yaratılmasına neden olmuşlardır. Ülke içerisinde de uyguladıkları neoliberal politikalarla Mısırlıları işsizliğe, yoksulluğa ve açlığa mahkûm etmişlerdir. 

Tunus devriminin de etkisiyle Mısırlılar işsizliğe, yoksulluğa ve açlığa yeter demek için meydanlara, sokaklara döküldüler ve başkentteki Tahrir Meydanı’nı zapt ettiler. Fakat Mübarek’in kolluk güçlerinin mermileri, gazları ve coplarıyla müdahaleleri gecikmedi. Yine de ertesi günlerde halk ısrarla ve dirençle meydanları ve sokakları doldurmaya devam ettiler ve mücadelelerinin Firavun defoluncaya kadar devam edeceğini bildirerek Tahrir Meydanı’na çadırlar kurdular ve “Hürriyet”lerini (Tahrir Türkçe’de Hürriyet anlamına gelmektedir) kazanacakları meydanı dayanışma, özgürlük meydanı yaptılar. Nitekim mücadele ilk kazanımlarını vere- rek Mübarek önce hükümeti değiştirdi, sonra da Eylül’de aday olmayacağını belirterek muhalefet temsilcilerini (Muhammed El Baradey, Müslüman Kardeşler gibi) diyalog için çağırdı. Fakat meydandaki halkın Mübarek gitmeden hiçbir şekilde görüşmeleri kabul etmeyeceklerini bildirmeleri üzerine muhalefet temsilcileri görüşmelerden çekildiler. Keza bu sırada Mübarek’le halkın arasında duran ordu ise her ne kadar başta silahları ve tankları olmak üzere ABD tarafından beslenip, Mübarek tarafından sırtı sıvazlansa da halkın bu duruşuna karşı bir şey yapamadı. (Bu biraz, ordunun kendisini sistemin istikbalinin tehlikeye girmesi halinde devreye girecek “son temiz kale” olarak saklamasıyla da ilgiliydi.) Nitekim başta İskenderiye olmak üzere diğer Mısır kentlerinde de gösterilerin başlamasıyla Mübarek 11 Şubat’ta istifa etti. 

Yine İşsizlik, Yine Yoksulluk ve Yine Baskı 

Tunus’ta da olduğu gibi Mısır’da da gençlerin en büyük sorunu işsizlik. Son on beş yılda neoliberal politikaların uygulanmasıyla işsizlik oranı gençlikte %20’lerin üzerine çıktı. Tıpkı Tunus’ta olduğu gibi kendi ülkelerinde değil, yurtdışında görüyorlardı geleceklerini. Yine uygulanan neoliberal politikalar sonucunda yüksek- öğrenim paralı hale gelmiş, devlet üniversitelerinde okuma şansı bulan gençler okul dışında çalışmak zorunda kalmışlardır. Fakat sınıf farklılıkları burada da ortaya çıkmış, zengin ailelerin çocukları özel üniversitelerde okuma fırsatı bulmuşlardır. Ayrıca 2010 Temmuz’unda yapılan bir araştırmaya göre devlet üniversitelerinde okuyan öğrencilerin %60’ı eğitimi yetersiz bulmaktadır. Bunlarla birlikte Bin Ali’yi aratmayacak şekilde yüz binleri bulan kolluk kuvvetleri ile ailelerin içine kadar sızan ajanları ile Mübarek baskısı bu sorunların üzerine tuz biber olmuştu. Tunus’ta olduğu gibi gençliğin sorunu aynı: İşsizlik, yoksulluk ve baskı! 

6 Nisan, İhvan, DDHH 

Mısır gençliğinin örgütlülüğü Tunus gençliğine kıyasla biraz daha iyi durumda gibi gözükse de burada da devrimin öncüsü olan gençliğin büyük çoğunluğu örgütsüz. Devrime katılan örgütlerden önde gelenleri şunlardır: 

6 Nisan Gençlik Hareketi: İsmini 6 Nisan 2008’de Mahalla Al-Kubra’da yapılan işçi grevinden alan örgüt ayaklanma sırasında oldukça militan bir rol oynamış ve gençlik örgütlerinin içinde en fazla öne çıkan olmuştur. Hareket ayaklanma sırasında önder kadrolarını seçimle seçmiş, el bildirileri dağıtmış, birçok kentte bilgilendirme ve propaganda çalışmalarında bulunmuş- tur. 

İhvan Gençliği: Ülkenin en büyük muhalefet gücü olan Müslüman Kardeşler’in gençliği olan hareket, her ne kadar ayaklanmanın başlangıcında Müslüman Kardeşler gibi ne yapacağını bilememiş olsa da sonradan yaptıkları cemaat organizasyonları ile gösterilere destek vermeye başladı. 

Değişim için Demokratik Halk Hareketi: Sol güçlerin gençliği içerisinde en kitlesel olan örgüt olan hareket kitlelere devrimci bir bilinç kazandırmak için mücadeleye devam ediyor. 

Başta Tunus ve Mısır gençliği olmak üzere bütün Arap gençliği ayakta. İşsizliğe, yoksulluğa, baskıya, geleceksizliğe karşı mücadele ediyorlar. Bu mücadelelerinde her şeyi yeniden öğreniyorlar, öğretiyorlar. Attıkları her mütevazi adımın, ertesinden büyük bir dalgaya dönüşebileceğinin bilincinde kol kola, omuz omuza yürüyorlar ve bizleri de bu kavgada yanlarında olmaya seslerine seslerimizi katlamalarını istiyorlar. Korkumuzdan başka kaybedeceğimiz bir şey yok, kazanacağımız adil, eşit ve güzel bir dünya var! 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Guglielmo Carchedi’nin “Başka Bir Avrupa İçin” adlı eseri üzerine

5 Eylül 1938 tarihinde doğan Guglielmo Carchedi, Amsterdam Üniversitesi İktisat ve Ekonometri Bölümü’nde öğretim üyeliği yapmış Marksist bir...