(Özgürlükçü Gençlik, Nisan 2009 sayısı)
Novruz, Nooruz, Navrez, Navrız, Nevruz, Newroz...
Bu sözcüklerin bütün doğu halkları için tek bir anlamı vardır: Yeni gün. Gelen bu yeni günle doğu halkları, bugünden önce gelen bütün kötülükleri, baskıları ve zulümleri yenerek yeni bir sayfa açarlar ömürlerinde ve yeni bir güne, yeni bir yaşama başlarlar.
Kuşkusuz baskıları ve zulümleri yenmede dünyanın en bereketli toprakları olan Mezopotamya'daki halkların üzerine yoktur. Bu halklar var oluşlarından beri zaman zaman tutsak düşmüşlerse de hiçbir zaman baş eğmemişler ve eninde sonunda özgürlüklerini almışlardır.
Newroz geleneği, tarihin en son Buzul Çağı'nın bitmesinden hemen önceki günlere, yani 15.000 yıl öncesine kadar uzanır. Efsanevi Pers Kralı Cemşid, Indo-İranlıların avcılıktan hayvancılığa ve yerleşik yaşama geçişini temsil eder. O çağlarda mevsimler insanoğlunun hayatında günümüzdekinden daha yaşamsal bir önem arz ediyordu ve yaşamla ilgili her şey dört mevsim ile çok yakından ilgiliydi. Zor geçmiş bir kışın ardından gelen bahar, tabiat ananın çiçekleri ve yeşillenen bitkileriyle uykusundan uyanması ve sığırların yavrulaması, insanoğlu için büyük bir fırsat ve bolluğun canlanması demekti. İşte böyle bir dönemde bu Newroz kutlamalarını başlatanın Kral Cemşid olduğu söylenir.
Sümerler de Bereket Tanrısı İnnana'nın her 21 Mart'ta doğayı canlandırdığına inanır ve bu inançla "yeni doğuş" adını verdikleri bir dini tören düzenlerlerdi.
M.Ö. 487 yılında, Büyük Darius, Persepolis'teki yeni inşa edilmiş olan sarayında Newroz'u kutluyordu. Sadece Newroz gününde sabah saatin 06.30'unda güneşin ilk ışıkları gözlemevindeki büyük kabul salonuna denk geliyordu ve bu olay sadece 1400 yılda bir gerçekleşiyordu. Bu durum aynı zamanda Babillilerin ve Yahudilerinde yeni yılı ile çakışıyordu ve bu nedenle, bu kutlamaların eski toplumlar için çok uğurlu ve önemli sayıldığı açıktır. Persepolis yerleşkesinin ya da en azından Apadana'nın sarayının ve "Yüz sütunlu Salon"un Newroz'u kutlamak amacıyla inşa edildiği sanılmaktadır.
Newroz: Kürt halkının özgürlük ateşi
Newroz'un Kürt halkının yüreğinde ve belleğindeki yeri ise Demirci Kawa efsanesine dayanmaktadır. Bundan çok eski zamanlar öncesinde, daha yeryüzünde kimsenin olmadığı dönemlerde Zervan isimli tanrının iki oğlu olmuştur. Birinin adı Hürmüz'dür ve bereket ile ışık saçan anlamına gelmektedir. Diğerininki ise Ehriman'dır ve kötülük ile kıtlık saçan anlamındadır. Fırat ve Dicle'nin yaşam bulduğu, Ahura Mazda'nın kutsadığı topraklarda Hürmüz hep iyinin ve uygarlığın temsilcisi, Ehriman da onun karşıtı olmuştur.
Hürmüz, dünyada kendisini temsil etmesi için Zerdüştü gönderir ve yüreğini sevgi ile doldurur. Zerdüşt ise buna karşılık oğullarını ve kızlarını Hürmüz'e hediye eder. Ehriman bu durumu kıskanır ve yüz yıllar boyunca sürecek olan iyilerle savaşına başlar. Tüm iyilere, Zerdüşt'ün soyuna ve iyiliklere Medya coğrafyasındaki yaşamı çekilmez bir duruma getirir. Ehriman bazen gökten ateşler yağdırır bazen fırtınalar koparır ve iyiliğe ve iyilere hep zulüm eder. En sonunda da içindeki nefreti ve kötülük zehrini zalim Kral Dehak'ın (Dehaq olarak da bilinir) beynine akıtır ve onu bir bela olarak Asur ve Med halkının üzerine salar.
Dehak'ın bildiği tek şey kötülük etmektir. Zalim Dehak halkının kanını emerken beynindeki zehir bir ura dönüşür ve onu ölümcül bir hastalığın pençesine düşürür. Dehak acılar içinde kıvranarak yataklara düşer ve hastalığına bir türlü çare bulanamaz. Dönemin doktorları acılarının dinmesi ve yarasının kapanması ve hastalığının iyileşmesi için yaraya genç ve çocukların beyinlerinin sürülmesini önerirler. Böylece Kürtlerin yaşadığı coğrafyada aylarca hatta yıllarca süren bir katliam başlar; her gün zorla anne babalarından alınan iki gencin kafası kesilip beyinleri merhem olarak Dehak'ın yarasına sürülür. Bu katliam sürerken, sıra Med halkının çocuklarına gelir. Gençler öldükçe Fırat'ın, Dicle'nin, Mezrabotan'ın hali perişan ve içler acısıdır. Halk çaresiz ve güçsüz düşmüştür. Gençler katledilirken sıra bir gün daha önce bu şekilde 17 oğlunu kaybetmiş olan Kawa adındaki demircinin en küçük oğluna gelmiştir
Demirci Kawa'nın isyanı
Her gün Kürt gençleri Dehak'ın askerleri tarafından başları kesilmek üzere götürülürken Kawa'nın aklına başkaldırı fikri gelir ve bu konuyu etrafında güvendiği birkaç kişiye açıklar. Demirci dükkânında demir- den savaş malzemeleri olarak Gürz-ü Kember, Kér gibi araçlar yapar ve bir taraftan da başkaldırı için etrafindakileri eğitir. Bu hareket yavaş yavaş yayılmaya baş lar. Mart ayının 20'sini 21'ine bağlayan gece zalim Dehak'a karşı direniş başlar. O gece kralın sarayı direnişçiler tarafından ele geçirilir. Aynı zamanda bu direniş Dehak'ın egemenliğindeki bütün topraklarda devam eder. Direnişçiler kendi aralarında dağlar da ateş yakarak haberleşmekteydiler. Direniş bittiğinde Kawa'nın halk harekâtı Dehak'ı ve yönetimini devirir. Sevinçle dağlara koşan halk bu ateşlerin etrafında oynamaya başlar.
Bir diğer söylentiye göre de Kawa, 20 Mart'ı 21 Mart'a bağlayan gece sabaha kadar demir ocağının başında sabahlar ve oğlunu zalim Dehak'ın katlinden kurtarmak için çareler düşünürken imdadına göğün yedinci katındaki iyiliğin temsilcisi Hürmüz, Ninowa'lı Kawa'nın yüreğini sevgi ve umutla doldurur ve bileğine güç, aklına ışık verir. Ona Zalim Dehak'tan kurtuluşun yolunu öğretir. 21 Mart sabahı, gün doğduğunda, Kawa oğlunu kendi eliyle Dehak'a teslim etmek ister ve zulmün ve kötülüğün kalesi olan Dehak'ın sarayına girer. Oğlunu zalim Dehak'ın huzuruna çıkanırken yanında getirdiği örsünü Dehak'ın kafasına vurur. Dehak'ın ölü bedeni Demirci Kawa'nın önüne düştüğü anda kötülüğün alevi Ninowa'da söner. Kısa sürede bütün Ninowa ve bölge halkı isyan eder ve ateşler yakarak saraya yürürler. Zulme karşı isyanı başlatan Kawa, demir ocağında çalışırken giydiği yeşil, sarı, kırmızı önlüğünü isyanın bayrağı, ocağındaki ateşi ise özgürlük meşalesi yapar. Ninowa cayır cayır yanarken meşaleler elden ele dolaşır, dağ başlarında ateşler yakılır ve kurtuluş coşkusu günlerce devam eder. Zalim Dehak'tan kurtulan halklar 21 Mart'ı özgürlüğün, kurtuluşun ve halkların bayramı olarak kutlar. Demirci Kawa; başkaldırı kahramanı, Newroz ise; direniş ve başkaldırı günü olarak tarihe geçer.
Kürt yazar Musa Anter'e göre Newroz aslında Kürtlerde ilk başlarda 31 Ağustos'ta kutlanıyordu ancak daha sonra Arap Takviminin kabul edilmesiyle bu kutlamalar Mart ayına kaymıştır.
Mem û Zîn ve Newroz
Newroz, Ehmedê Xanî'nin Mem û Zîn'i ile Kürt tarihçi Şeref-Xan'ın Şerefname'si başta olmak üzere birçok farklı kaynakta da ele alınan ve anlatılan efsaneler arasındadır. Ehmedê Xanî Newroz'u, ateş figürüne yer vermeden herkesin kırlara çıkıp eğlendiği bir gün olarak tanımlıyor. Newroz'un, özellikle genç kız ve erkeklerin birbirlerini görüp beğendikleri bir gün olduğu Ehmedê Xanî'nin eserinde belirgin bir temadır.
İsyan ve özgürlük ateşi sönmedi
Newroz'un Kürt halkı için esirlikten kurtulup yeniden doğmaları anlamı taşınması sadece efsanelere dayanmamaktadır. Yakın zamanda 16-17 Mart 1988'de Hlepçe'de yaşanan katliam, yine Mahabad Kürt Cumhuriyeti'nin kurucusu Qadi Muhammed'in Mahabad kentinin Çarçıra Meydanında idam edilişi Kürt halkının Newroz'dan önceki kötü günlerini ve Newroz'la birlikte ayaklanmalarını gösterir. Bu olaylar Newroz'un ve özgürlük bilincinin sadece efsanelere dayanmadığını ve Mezopotamya halklarının hangi şartlarda ve çağlarda olursa olsun hiçbir zaman esaret altında tutulamayacağının egemenlere karşı en büyük göstergesidir. Newroz'un her daim Mezopotamya halklarının isyan ve özgürlük ateş olması dileğiyle. Newroz Piroz Be!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder