2 Ekim 2009 Cuma

Diyalektik Üzerine

(Özgürlükçü Gençlik, Ekim 2009 sayısı)

“Değişmeyen tek şey değişimdir” veya “Aynı nehirde iki kere yıkanamazsın” gibi değişimi, farklılığı belirten cümlelerle birçoğumuz karşılaşmışızdır. Bunlara benzer cümlelerle romanda, öyküde vb. karşılaştığımız gibi felsefede de karşılaşırız, fakat bir düşüncenin, yöntemin ifadesi olarak. Yani “Diyalektik”in ifadesi olarak…

Diyalektik, karşılıklı tartışma, akıl yürütme anlamına gelen felsefi bir yöntemdir. Diyalektik felsefe tarihi boyunca birçok filozof tarafından kullanılmıştır, fakat diyalektik denince akla gelen üç filozofun düşüncelerinin merkezinde bulunmuştur: Herakleitos, Hegel, Marx.

Diyalektik ilk olarak Herakleitos’da vücut bulur. Herakleitos tüm varlıkların sürekli değişim, zıtlıkların da savaşım içinde olduğunu söyler. Ve zıtlıkların da ana madde (arkh) olan ateşte eridiğini belirtir. Hegel ise bunu kavramlaştırarak tez, antitez, sentezi oluşturur. Daha sonra Hegel’in idealistliğine dayanan diyalektiğini, diyalektik özünde eleştirici ve devrimcidir diyen Marx tarafından materyalist ayaklar üzerine oturtur.

Diyalektik, bahsettiğimiz filozoflar ve onların ardıllarınca çeşitli yasalarla, çizgilerle, karakterlerle formüle edilip genişletilerek bir yapı haline getirilmiştir.

Diyalektikte olaylar ve şeyler öncelikle birtakım koşullar içinde bulunurlar. Bu koşullar, olayların ve şeylerin dışındakilerinin birikimleriyle oluşan (olaylar ve şeyler kısmen bu birikime katkıda bulunurlar) dış (nesnel) koşullar ile olayların ve şeylerin kendilerinin oluşturdukları iç (öznel) koşullardır. Olaylar ve şeyler bu dış ve iç koşulların karşılıklı etkileşimi içinde harekete geçerek bir yapı haline gelirler.

Diyalektikte olaylar ve şeyler yapı haline gelmesi, bunların hareket halinde ve değişim içinde olduğunu gösterir. Olayların ve şeylerin, dış ve iç etkenlerle birlikte bir yapı oluşturmaları süreci onların hareket halinde olmalarının göstergesidir. Aynı zamanda onların bir yapıya ulaşmaları da bir değişimin göstergesidir. Buradan da diyalektikte kutsal, kesin, mutlak değerlerin olmadığı görülür.

Diyalektikte olaylar ve şeyler yapı haline gelirken, kendi karşıtlarıyla ve çevresindeki şeylerle etkileşim içindedirler. Hem onları etkilerler, hem de onlardan etkilenirler. Bu etkileme- etkilenme süreci aynı zamanda çelişki sürecidir. Olaylar ve şeyler daha önceki kendi dış ve iç etkenlerinden farklı etkenlerle karşı karşıya kalırlar ve bu da bir farklılık, karışıklık, çelişki uyandırır. Olaylar ve şeyler bu yeni etkenlere karşı yeni bir durum olarak çatışma içine girerler. Ve bu çatışmalar, çelişkiler belli bir aşamaya kadar yani uzlaşmaz karşıtlık olana kadar birikerek, yenilerek devam eder. Uzlaşmaz karşıtlığa gelindiğinde nicel birikim artık nitel değişime uğrayarak uzlaşmaz karşıtlığı parçalayıp devrime ulaşır. Ve bu devrimde zıtlar birbirini içerir, birlik haline gelerek yeni bir duruma, yapıya ulaşırlar ve çelişkiyi ortadan kaldırırlar. Bu da yeni diyalektik sürecin başlaması demektir…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Guglielmo Carchedi’nin “Başka Bir Avrupa İçin” adlı eseri üzerine

5 Eylül 1938 tarihinde doğan Guglielmo Carchedi, Amsterdam Üniversitesi İktisat ve Ekonometri Bölümü’nde öğretim üyeliği yapmış Marksist bir...