(Toplumsal Özgürlük, Temmuz 2014 sayısı)
Dünya’nın gözü Ortadoğu’da gittikçe büyüyen yangındayken, Asya’da da var olan gerilimler yükselmeye başladı. Bu gerilimlerin en büyüğünü içeren Çin ve Japonya arasındaki gerilim Japonya’nın hamlesiyle yeni bir boyuta ulaştı. Yeni hamle; Japon Başbakanı Shinzo Abe’nin Anayasanın 9. Maddesini değiştirmesi.
Pasifizmden aktivizme
2. Dünya Savaşı’ndan yenilgi ve iki atom bombası felaketiyle çıkmış Japonya’nın anayasası ABD’nin başını çektiği savaşın kazananları tarafından hazırlanmıştı. 1947’de yürürlüğe giren “Barış Anayasası” genel olarak pasifizmi içeriyor, Japonya’nın silahlı kuvvetlerini iç düzeni sağlamakla yükümlü “polis” gücünden ibaret kılıyordu.
Bunu da, anayasanın ünlü 9. Maddesi sağlıyordu: “Adalet ve düzene dayalı bir uluslararası barışa içtenlikle gönül veren Japon halkı; savaşı ulusal egemenlik hakkı, tehdidi ve güç kullanımını da uluslararası çatışmaların çözüm aracı olarak görmekten sonsuza kadar vazgeçmektedir. Devlete hiçbir zaman savaşma hakkı tanınmayacaktır.”
Japonya her ne kadar üst düzey teknolojik savaş araçları üretmiş olsa da, bu “pasifist” çizgiyi uzun süre uyguladı. Fakat 2000 yılından itibaren Afganistan ve Irak savaşına verilen lojistik ve “geri hizmet” destekleriyle birlikte “pasifist” çizgiden ödünler verilmeye başlandı. Nitekim 2007’den sonra 2012’de tekrar iktidara gelen Shinzo Abe’nin “Ulusal Güvenlik Konseyi”ni (Japonya tarihinde ilk kez) kurmasıyla “aktivizm” çizgisine geçiş yapılmıştı.
Ve Abe geçtiğimiz hafta 9.maddeyi, partisi Liberal Demokrat Parti (LDP) ile koalisyon ortağı olan ve “Budizm”e yakın duran Yeni Adalet Partisi’nin desteğiyle değiştirerek, Japonya’nın çatışmalarda ve anlaşmazlıklarda güç kullanabilmesinin önünü açmış oldu.
“Nihon No Kokoro”
Shinzo Abe, “Nihon No Kokoro” yani Japon Ruhu’yla Japonya’yı eski parlak günlerine döndüreceğini söyleyerek neoliberal-milliyetçi bir çizgi izleyeceğini belirtmişti. İktidara geldiğinden bu yana askeri harcamaları artırarak 51 milyar dolara (2013 yılı askeri harcaması) çıkartan Abe, 9. Maddeyi değiştirmekle Çin’e karşı “güvenlik” önlemi almış oldu. Nitekim bu “güvenlik” önlemine en büyük destek ABD’den geldi. ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel, ‘Japonya’nın bölgesel ve küresel barış ve güvenliğe daha fazla katkı yapmasını sağlayacak önemli bir adım’ olarak niteledi. Daha önce de ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Çin ve Japonya arasında tartışmalı olan Senkaku/ Diaoyu adaları (petrol ve zengin balık havzalarına sahip adalar) meselesinde Japonya’nın yanında olduklarını belirtmişti.
En büyük tepki ise Çin’in yanı sıra Güney Kore’den geldi. Japonya gibi ABD’nin müttefiği olan G. Kore ‘kendi güvenliğini etkileyecek politika değişikliklerini kabul etmediğini’ bildirdi.
Japonya’nın yanıtı ise geçtiğimiz hafta Kuzey Kore’ye yapılan yaptırımların hafifletilmesi kararını alması oldu. Dolayısıyla bölgedeki gelişmeler ittifak/müttefik dengesinin “değişken” olduğunu gösteriyor.
Bunlarla birlikte “Japon militarizmi”ne karşı köklü bir direniş geleneğine sahip olan Japon halkı, yaptıkları eylemlerle bu madde değişikliğine sert tepki gösterdi. Tokyo’da da bir kişi protesto için kendini yaktı. Abe’nin uyguladığı neoliberal “Abenomi” programının giderek daha çok ezdiği Japon emekçilerin bu “militarist aktivizme”, “sınıf aktivizmi” ile cevap vermesi ise olanak dışı görülemez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder