31 Ekim 2020 Cumartesi

Moskova ve Bakü Kazanırken Halklar Kaybediyor

(Toplumsal Özgürlük, Kasım Aralık 2020 sayısı)

SSCB’nin dağılmasına yakın başlayan, son 30 yılda çeşitli savaşlara neden olan Dağlık Karabağ meselesi, son aylarda yaşanan çatışmalarla başka bir noktaya ulaştı. Ulaşılan bu nokta meselenin çözümü için önemli olasılıkları barındırmakla birlikte halkların kardeşliğinin sağlanmasını “şimdilik” içermiyor. 

“Kazanan” Moskova 

Nüfusu büyük oranda Ermeni olan Dağlık Karabağ bölgesi ve Azerbaycan’a ait 7 rayon (ile denk gelen idari birim) SSCB’nin dağılmasının hemen ardından Ermenistan ordusunun kontrolüne geçmişti. 1994’teki Bişkek Protokolü ile ateşkes sağlanmış ve 2008’deki Mardakert çarpışması dışında ufak çatışmalarla süreç bugüne gelmişti. Temmuz 2020’de başlayan ve Eylül ayında hızlanan çatışmalar sonucunda ise Azerbaycan başta tarihi kent Şuşa olmak üzere çok sayıda bölgeyi ele geçirerek tarihi bir ilerleme kaydetti. Şuşa’nın alınmasıyla Rusya araya girerek 9 Kasım’da ateşkes anlaşmasının imzalanmasını sağladı. 

Bu anlaşmaya göre Dağlık Karabağ’da sadece Rus askeri gücü konumlandırılırken (Türkiye ise Laçin koridorunu kontrol eden merkeze sınırlı sayıda sivil personel yollayacak), Ermenistan da işgal ettiği Azerbaycan’a ait 7 rayondan 1 Aralık’a kadar çekilecek. Bunun yanı sıra Ermenistan ile Dağlık Karabağ arasındaki ulaşımı sağlamak üzere Laçin koridoruna 3 yıl içerisinde yeni bir yol inşa edilirken; Azerbaycan ile Nahçıvan arasındaki ulaşımın sağlanması için de bir koridor açılacak. Ve bu koridorların kontrolünden Rusya Federal Güvenlik Servisi’nin (FSB) Sınır Muhafız Birimi sorumlu olacak. Anlaşmanın maddelerinin de gösterdiği üzere Rusya Azerbaycan’la birlikte süreçten en “kârlı” çıkan ülke. Deyim yerindeyse tek kurşun atmadan bölgeye askeri gücüyle geri dönen Moskova, Kafkasya’daki hâkim gücün kendisi olduğunu bir kez daha gösterdi. Diğer yandan Rusya 2018’de Ermenistan’da gerçekleşen bir başka “renkli devrimi” öncekilerin aksine salt askeri ve sert güçle değil “diplomatik” ve “yumuşak” bir güçle geriletmeyi başardı. Bu da Rusya’nın kendi “yaşam alanındaki” sorunları “rahatça” çözebilme yeteneğini kazandığını ve bölgedeki sorunları çözebilecek kapasitede bir küresel güç olduğunu gösteriyor. Bu durum bölge ülkelerinin Rusya ile olan ilişkilerini geliştirmelerine “ivme” verme ihtimalini arttırıyor. 

Kaybeden halklar 

Öte yandan 2019 yılındaki protestolarla sarsılan Aliyev hanedanlığı “zaferle” iktidarını sağlamlaştırıp hanedanlığın sürmesini bir süre daha garantiye aldı. “Renkli devrim” ile iktidara gelen ve AB/ABD ile daha yakın bağlar kurmayı hedefleyen Ermenistan Başbakanı Paşinyan’ın ise devrilmesi an meselesi. Paşinyan’ın yerine ise halktan çok Rusya yanlısı birisini gelmesi ise yüksek olasılık. Dolayısıyla savaşın dumanı ortadan kalktığında, ekonomik kriz ve pandeminin esas sıkıntısını çeken halklar açısından ise değişen bir şeyin olmadığı ortada. Hatta savaş nedeniyle halkların kardeşliğinin yara aldığı da ortada. SSCB döneminde “Homo Sovieticus” bağlamında kardeşleşmenin önemli bir boyutunu yaşayan Ermeni ve Azerbaycan halkları, Dağlık Karabağ meselesi ve “hanedan” iktidarların etkisiyle bu kardeşliği uzun zamandır “unutmuş” durumda. Fakat ekonomik kriz, pandemi ve savaşın yaralarını sarmanın yolu da “unutulanın” hatırlanmasından geçtiği de gün gibi açık. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Trump’ın Avrupa’yla Dansı

Geçtiğimiz hafta yayımlanan 2025 Ulusal Güvenlik Stratejisi belgesi, dünya gündeminin zirvesinden inmiyor. Belge hakkındaki tartışmaların ön...