(Toplumsal Özgürlük, Mart 2014 sayısı)
Ukrayna’da 2013 yılının Kasım ayında başlayan gösteriler 2014 Şubat’ında zirve noktasına ulaştı. Devlet Başkanı Yanukoviç’in AB ile ilişkileri askıya alması sonucunda başlayan gösterilerle başkent Kiev’deki Maidan (Bağımsızlık) Meydanı eylemciler tarafından ele geçirilmişti.
Kasım ayından bu yana eylemcilerin kontrolü altında olan meydana, polis tarafından yapılan müdahale sonucunda gösteriler artmaya başladı. Gösterilerin şiddetinin artması sonucunda ise önce eski devlet başkanı Timoşenko affedildi, sonrasında ise devlet başkanı Yanukoviç görevinden azledildi ve geçici bir hükümet kuruldu. Ve çatışmalar Kırım’a sıçramış durumda.
Faşist çeteler inisiyatif kazanıyor
Kasım ayının ilk günlerinde öğrencilerin ve orta tabakadan insanların ağırlıkta olduğu gösterilerde, ilerleyen günlerde yolsuzluk ve yoksulluk sorununun da dile getirilmesine başlanmasıyla birlikte emekçilerden (özellikle genç emekçiler) de katılım artmaya başladı. Sovyetler Birliği sonrası neoliberal politikaların yürürlüğe girmesiyle birlikte giderek artan işsizliğin ve yoksulluğun en çok vurduğu kesim olan gençliğin eylemlerde aktif rol almaları Yanukoviç’in sonunu getiren nedenlerden biri.
Gençliğin bu sistem karşıtı enerjisini, kendi politikaları doğrultusunda kısmen kanalize etmeyi başaran güçlerden biri faşist çeteler oldu. Özellikle “Sağ Sektör”(aşırı sağ grupların bir ittifakı) ismiyle ortaya çıkan bu çeteler kimi yerlerde silahlı çatışmaya girerek inisiyatifi ele geçirmeyi başardılar ve Svoboda (Özgürlük) gibi aşırı sağ partiler de eylemciler üzerinde etkinlik kazandılar.
Ukrayna’daki sağ grupların bu kadar etkin olmalarının arkasında ise “ulusal” ve “sınıfsal” etkenler yatmakta. Gösterilerin yoğunlukta olduğu ülkenin batı kesimi, hem Ukraynaca konuşanların hem de yoksulların ve işsizlerin en fazla olduğu kesim. Bu kesimdeki yüksek işsizlik ve düşük ücretten dolayı Ukraynalılar çalışmak üzere başka ülkeler gitmekteler. Diğer yandan milliyetçiliğin de etkin olduğu bu kesimde, 2. Emperyalist Paylaşım Savaşı sırasında Ukrayna SS Birliklerinin ünlü lideri Stepan Bandera’nın onlarca heykeli de bulunmakta.
Filler ve emekçiler
AB ve ABD ise bu kaynayan kazana kepçelerini uzatmış durumlar. Özellikle verimli toprakları nedeniyle dünyanın sayılı ambarlarından sayılan, Rusya’dan Avrupa’ya akan petrol ve doğalgaz akışının en stratejik yerinde bulunan Ukrayna’da mevzi kazanıp, Rusya’nın başta Suriye ve eski Doğu Bloku ülkelerinde artan nüfuzunu geriletmeye çalışmaktalar. Rusya ise başta Karadeniz’e açılan kapısı Kırım olmak üzere kırmızı çizgilerini savunarak mevzi kaybetmeme uğraşında. Bu doğrultuda egemen güçler faşist-milis güçler ve politikacılar aracılığıyla “vekalet savaşlarını” yürütmekteler. Sovyetler Birliği’nin yıkılmasıyla Sovyet ülkelerinde güç ve moral kaybı yaşayan komünistler ise sürece müdahil olamamaktalar. Bunda en büyük etken ise Maidan’daki “milliyetçi” grupların hakimiyetinden “çekinerek” yoksulluğa karşı sokağa çıkan halkla bağ kurmayan komünist partilere oligarkların egemen olması.
Önemli bir dönemeç
Kapitalizmin krizinin yapısal ve kronik bir hal almasıyla birlikte halkın giderek artan yoksulluk ve işsizliğine komünistlerin müdahale etmemesi durumunda faşist güçlerin bu dinamiğe egemen olabileceğinin bir örneği Ukrayna’da sergilenmekte. Dolayısıyla başta Ukrayna’da olmak üzere komünistlerin ve emekçilerin sergileyeceği tavır dünyanın gidişatını belirleyecek önemde olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder