(Toplumsal Özgürlük, Nisan 2014 sayısı)
Cenevre görüşmeleri, Ukrayna, Kırım derken, Suriye’deki iç savaş tekrar dünyanın gündeminin üst sıralarına geliverdi. 3 yılı aşkın süredir süren savaşa Cenevre görüşmeleri nedeniyle kısmen ara verilmişti. Fakat Suriye’deki silahlı grupların 21 Mart Salı günü Türkiye sınırındaki Keseb kasabasına saldırmaları ile savaşın ateşi tekrar yükseldi.
Keseb
Özgür Suriye Ordusu (ÖSO), İslami Cephe ve El-Nusra’ya bağlı silahlı grupların, “Enfal” adını verdikleri operasyonla saldırdıkları Keseb kasabası coğrafi, ekonomik ve tarihsel olarak önem taşıyor. Esad rejiminin Türkiye sınırındaki tek sınır kapısının bulunduğu kasaba, aynı zamanda Suriye’deki Ermenilerin uzun yıllardır yaşadığı önemli merkezlerden biri.
Kasaba Lazkiye kentinin de girişi konumunda. Lazkiye de, Arap Alevilerinin yoğun yaşadığı bir bölge olmasının yanı sıra Beşşar Esad’ın da memleketi.
Öte yandan Keseb sınır kapısından sınırlı da olsa bir ticari faaliyet gerçekleştirilmekte. Kasabanın ticaret limanına çıkan yolların üzerinde olması ekonomik önemini arttırıyor. Dolayısıyla Keseb, Suriye’deki “özgürlük” savaşçılarının saldırısı için bütün “koşulları” taşıyor. Bu yüzden yaptıkları operasyona “Enfal” (Savaş Ganimeti) ismini vermeleri “manidar”.
Cenevre “Barışı”
Cenevre görüşmeleri her ne kadar “barış” niyetiyle başlamış olsa da, taraflar bunun geçici bir nefes alma dönemi olduğunun farkındaydılar. Nitekim, iki tarafta görüşme sürecini silahlı güçlerini güçlendirmek için bir fırsat olarak görüp savaş hazırlıklarına hız verdiler.
Rejim karşıtlarının Türkiye ve Katar’ın önderliğiyle sonuç alamamasından sonra, başlarına Suudi Arabistan getirilmişti. Ilımlılardan daha “dindar”, cihatçılardan daha “ılımlıları” İslami Cephe’de örgütleyen Suudiler, bu güçlere ABD’nin yardımıyla uzun zamandır Ürdün ve kendi topraklarında eğitim vermekteydi. Bu yüzden de ilk saldırı güneyden bekleniyordu. Fakat “sürprizi” Türkiye yaptı. Keseb’e saldıran güçlerin Türkiye sınırlarını kullanmalarından ve öncesinde Türkiye’nin Suriye uçağını düşürmesinden elbette “müttefikler” habersiz değil. Nitekim Washington sessiz kalarak gelişmelere onay verdi.
Yine de Suriye “Dostlarının” büyük saldırıyı güneyden gerçekleştirmeleri bekleniyor. Sayıları 10 bin ile 30 bin arasından değişen silahlı güçler, nihai hedefleri Şam’a ilerlemek üzere işaret bekliyorlar. Nitekim İsrail de Suriye’nin 4 İsrail askerini yaralamasına cevaben 19 Mart’ta Suriye ordusuna ait birçok noktaya saldırı gerçekleştirdi.
Dolayısıyla güneyden başlayacak bir hareketin, İsrail’in de desteğiyle kesin bir zafer eriştirilmesi hedefleniyor. Bu yüzden de kuzeyden Esad’a gerçekleştirecek bir saldırı, üstelik Türkiye gibi kendi “isteğiyle” yapılanlar, ABD için bulunmaz bir nimet. Çünkü bu saldırılarla Esad’ın kuvvetleri dağıtılarak, güneyden gelecek saldırıya karşı direncinin azaltması sağlanıyor. Her ne kadar Keseb sonrasında ÖSO “Yeterli desteği alamadık” açıklamasını yapsa da, ABD kuzeydeki operasyonlara, Esad’a zarar vermesi kaydıyla, “şimdilik” sessiz kalıyor.
Süreğen kriz
Cenevre görüşmeleri sırasında muhalifler ve rejim ilk defa yüz yüze görüşüp, bir umut ışığı uyandırmıştı. Fakat, Ortadoğu’daki ve dünyadaki gelişmelerin yanı sıra artık kalıcılaşan kapitalizmin kriziyle birlikte bu ışığın sönmesi an meselesi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder