(Toplumsal Özgürlük, Haziran 2016 sayısı)
Önceki yıllara nazaran Mart ve Nisan aylarını görece “sessiz” ve “barış görüşmeleri” içinde geçiren Ortadoğu coğrafyası, başta Rakka ve Felluce operasyonları olmak üzere tekrardan savaşların merkezi oldu. Rusya’nın fiilen girmesinden sonra bütün küresel güçlerin doğrudan müdahaleleri savaşın yakıcılığını daha da arttırıyor. Buna ek olarak bölge devletlerinin de birbirleriyle olan amansız, ahlak ve kural tanımayan rekabetleri devam ediyor. Ve bu durum barış görüşmelerini ve ateşkesleri, büyük operasyonlar öncesinde “nefes almak” için yapılan birer tiyatro gösterisine dönüştürüyor.
Bitmeyen görüşmeler
5 yılı yakın zamandır büyük bir savaşın içinde olan Suriye’de, özellikle Rusya’nın girişimiyle “muhalif ” güçlerin büyük çoğunluğuyla ateşkes sağlanmış, böylece 3. Cenevre görüşmelerinin başlaması sağlanmıştı. Her ne kadar Suriye Kürtlerinin en önemli ve güçlü temsilcisi PYD’nin davet edilmemesiyle kadük ve içi boşalan bir gösteriye dönüşse de bu görüşmeler kısmen ateşkesin sağlanmasında başarılı oldu. Fakat Suudiler tarafından oluşturulan Riyad Heyeti’nin görüşmelerden çekilerek Halep’in güneyinde büyük saldırıları başlatmasıyla bu görüşmeler de fiilen çökmüş oldu. Her ne kadar ABD “müttefiklerini” görüşmelere katılmaları yönünde çağrıda bulunsa da bu çağrısına cevap alamamış durumda. Bununla birlikte ABD, bu saldırıyı gerçekleştiren gruplardan olan En-Nusra ile Ahrar’ur Şam örgütlerinin terör örgütleri listelerine alınmasını isteyen Rusya’nın önerisini Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Britanya ve Fransa ile birlikte reddetti. Dolayısıyla ABD bir taraftan görüşmelere “çağrı” yaparken, diğer taraftan saldıran taraflara arka çıkarak kendi çıkarları doğrultusunda ikili bir politika izlemeye devam ediyor. Rusya ise yaptığı hava saldırılarıyla Palmira’nın kurtarılmasını ve Lazkiye kırsalının cihatçı çetelerden temizlenmesi sağlamış, sonrasında ise görüşmelerin başlaması için askeri güçlerinin bir kısmını “geri çekmişti”. Fakat gerek gönderilen tanklar gerekse Rusya’nın görüşmelerden daha çok savaş için hazırladığını göstermişti. Diğer yandan Rusya, her ne kadar altı kısmen boş olsa da, görüşmelerin başlamasını sağlamakla birlikte onlarca örgütü ateşkese dahil etmesiyle birlikte diplomatik açıdan da alan kazanmış oldu.
Savaş her yerde
ABD ve Rusya’nın hem diplomasi hem de askeri hamleleri, iki ülkenin de Suriye’de barıştan çok kendi alan hakimiyetlerini korumak ve genişletmek isteğinde olduklarını gösteriyor. Bununla birlikte bölgesel güçlerin de kendi çıkarlarını dayatmayla birlikte, bu küresel güçlerin “yetemediği” yerlerde kendi inisiyatiflerini koyma çabaları da ülkedeki kaotik durumun güçlenmesine neden oluyor. Bu kaotik durum aynı zamanda başta Rojava’da olmak üzere kimi yerel halkçı-demokratik güçlerin de alan ve güç kazanmasını sağlıyor. Dolayısıyla görüşmeler, ateşkesler, ittifaklar da bu güçlerin savaştıkları başka alanlar oluyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder