20 Temmuz 2025 Pazar

Etienne de La Boétie’nin "Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev" adlı eseri üzerine

1 Kasım 1530’da doğan Etienne de La Boétie, Orléans Üniversitesi’nde hukuk eğitimi almış ve 1554 yılında Bordeaux Parlamentosu’nda danışmanlık olarak göreve başlamıştır. En önemli eseri olan “Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev”i 1546-1548 yılları arasında yazdığı kabul edilse de sonraki yıllarda değişiklikler ve eklemeler yaptığı düşünülmektedir. Mehmet Ali Ağaoğulları tarafından Türkçeye çevrilen eserin ilk basımı BFS yayınları tarafından 1987 yılında yapılmıştır.

Kitabın iki savı olduğunu söyleyebiliriz.

İlk olarak Boétie, iktidarın/egemenliğin tek bir merkezde toplanmasının doğal ve kamusal olmadığını düşünmektedir. Doğanın insanları birleştirmekten çok birler yapmayı istediğini belirtir. Boétie, insanların "birler" olmalarının yanı sıra özgür ve birbirleriyle "yoldaş" olduklarını ileri sürmektedir. Böylece Boétie iktidarın tek elde değil; birbirleriyle yoldaş ve eşit konumda olan, özgürlüğe ve "bir" olma iradesine sahip çokluklarda olması gerektiğini ifade etmektedir. Dolayısıyla tarihsel bağlamda düşünüldüğünde Boétie'nin kralın mutlak hakimiyetine karşı çıkarak feodallerin yerellerdeki özerk iktidarlarını savunduğunu söyleyebiliriz.

"... monarşinin devlet biçimleri içinde nasıl bir yere sahip olduğunu tartışmadan önce, bilmem gereken, onun böyle bir yeri olup olamayacağıdır. Çünkü her şeyin tek bir kişiye ait olduğu bu hükümet biçiminde en ufak bir kamusallığın bulunduğuna inanmak zordur." (s.18)

"Doğanın tüm olanaklarla bağlaşmamız ile toplumumuzun bağlarını daha sıkı bağlamaya uğraşmasından ve hepimizi birleştirmekten çok birler yapmayı istediğini her durumda göstermesinden dolayı, tüm insanların doğal olarak özgür olduğu üzerine kuşkuya düşmemek gerek; çünkü hepimiz yoldaşızdır ve doğanın hepimizi arkadaşlık içine sokup kimseyi kul köle kılmamış olmasını da hiç kimse yadsıyamaz." (s.28)

İkinci olarak Boétie’ye göre insanların kulluk etmeleri doğalarından dolayı değil, baskı ve aldatılmalarından kaynaklıdır. İnsanlar baskı altına alındıktan sonra görenekler, aldıkları eğitim ve özgürlüğün tadına varamadıklarından dolayı kulluklarını gönüllü olarak yerine getirirler. 

" ...tüm insanlar,... iki durumdan biri olduğu zaman yani zorlandıkları ya da aldatıldıkları için kabul ederler." (s.32)

"İlk başlarda, kuvvetle alt edilmişlikten dolayı ve zorlama nedeniyle hizmet edildiği bir gerçek. Fakat bundan sonra gelen kuşak, özgürlüğü hiç görmeyip tanımadığından dolayı, pişmanlık duymadan hizmet eder ve ondan öncekilerin zorla yaptıklarını seve seve yerine getirir." (s.32-33)

"...gönüllü kulluğun ilk nedeninin görenekler olduğunu belirtebiliriz." (s.38)

"İnsanların gönüllü kulluk etmelerinin birinci nedeni olarak serf doğduklarını ve bu biçimde eğitildiklerini söylemiştim." (s.41)

Boétie eserinde üç kavramı öne çıkartır: Tiran, eğitim ve özgürlük.

Boétie, ister halkın seçimiyle ister fetih aracılığıyla isterse soy yoluyla gelmiş olsun, bütün yönetenlerin tiranlaşarak halkı özgürlüğünden alıkoyup, kendilerine bağımlı hale getirerek iktidarı tek elde topladıklarını belirtmektedir. Bundan dolayı hem insanların kulluktan kurtulup özgür olmaları için, hem de kamusallığı ve doğallığı içeren "birlerin" iktidarı için tiranın olmaması gerekmektedir.

Boétie, doğal olan ne kadar iyi olursa olsun, eğitimin onu istediği biçime soktuğunu düşünmektedir. Yine insanların aldıkları eğitimden kaynaklı kulluğu kabul edip hizmetlerini seve seve yerine getirdiklerini belirtir. Boétie, insanların kulluğu kabul etmemeye karar verdikleri zaman, yani kendisine öğretileni reddettiğinde tiranın yıkılacağını söylemektedir. 

Boétie insanların doğasında özgürlük olduğunu söylemektedir. Bu özgürlük tiranın baskısı altında kul olmamayı, mallarını tirana teslim etmeyip çocuklarını onun için ölüme/savaşa göndermemeyi içermektedir. Boétie'ye göre herkesin kendi kişiliğini koruduğu yani "bir" olduğu toplumda özgürlük ve uyum vardır ve ancak bu toplum iyi toplumdur. Dolayısıyla bireylerin kendi kişiliğini koruyarak "bir" olduğu, kralın merkezi iktidarı yerine feodallerin kendilerini korudukları "çoklu" iktidarların olduğu toplum iyi ve uyumlu toplumdur ve bu toplum özgürlük çerçevesinde oluşur.

Eseri kıymetli kılan iki özelliği ise analiz şekli ve özgünlüğüdür.

Boétie insanların tiranlara seve seve hizmet edip gönüllü kulluk yapmalarının nedenini araştırmaya yönelmiştir. Bundan dolayı Boétie, iktidarı kaynağını iktidarın kendi niteliğini değil, yönetilenlerin niteliğini merkeze alarak açıklamaya çalışmıştır. İktidarın ve yönetilenlerin bu bağlamda analiz edilmesi oldukça kıymetlidir.

Boétie, göreneklerden ve insanların aldıkları eğitimden dolayı tiranlara gönüllü kulluk ettiklerini belirtmektedir. Böylece Boétie tiranın baskı ve zor gücünden çok "rıza" ve "onay" ile hakimiyetini kurduğunu ve devam ettirdiğini ifade etmektedir. Yine tiranın baskı ve şiddetle değil, kulların kulluk etmeyi reddetmesiyle kendiliğinden yıkılacağını söyleyerek iktidarın "zihinlerde" oluştuğunu düşünmektedir. Dolayısıyla Boétie'nin iktidarın "ideolojik" yönünü öne çıkartarak açıklaması, kitabın özgünlüğünü oluşturmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

(Çeviri) Oyunu Durdurun - İnmek İstiyorum! – Michael Roberts

"Hedging", eskiden satış veya satın alma riskini azaltmanın bir yoluydu. Hasatlarının gelmesini bekleyen çiftçiler, pazarda ölçek ...