(Özgürlükçü Gençlik, Ekim 2010 sayısı)
İnsanlık tarihi, insanların doğayla, toplumla ve kendileriyle yaşadıkları deneyimlerin tarihidir. Bu tarih sürecindeki çağlarda, bu yaşama deneyimlerinin büyük birikimleri sayesinde insanlık devrim yaparak diğer bir yaşama deneyimlerinin yoğunlaşacağı çağlara geçmiştir.
Günümüzdeki kapitalist sistemin, daha fazla kâr ve sömürü güdüsüyle üretim ve tüketim sürecinin hızlandırması ve genişletmesiyle bilginin önemi ve etkisi artmıştır. Bilgiye olan bu yoğunlaşma da günümüze "Bilgi Çağı" adı verilmesini sağlamıştır. Bu yoğunlaşma aynı zamanda bilginin tekrardan sorgulanmasının ve çözümlenmesinin gerekliliğini ortaya çıkarmıştır.
Bilgi ve Olgu
Bilgi, kabaca tanımlarsak, deneyimler sonucunda elde edilen olgulardır. Bu olgular birbirleriyle ve daha önce nesnel olarak edinilmiş olguların süzgecinden geçerek ulaşırlar olguluklarına. Bu olguların tekrarlanması veya bu olgulara yakın olguların oluşması, başka olguların bu olguları oluşturan olaylara olan etki-tepkisini belli bir eğilime yönlendirir. Bu eğilimin oluşması ise o olayın getirdiği olguların çeşitliliğinin bilinmesiyle ilgilidir. Diğer yandan olaylar gerçekleşen olgularla birlikte gerçekleşmeyen olguların nitelikleri de, öznel koşulları ile ilgili oldukları kadar nesnel koşullarıyla da ilgilidir. Bu nesnel koşullardan biri olan başka olguların etki-tepkisi ise belli bir zamanda gerçekleşen veya gerçekleşmeyen olguları deneyimleyecek kadar deneyimlemesine bağlıdır. Yani başka olgu, eğer bu yeni olguyu tanımlayabileceği veya kendi birikiminde bulunan eski olgularla birleştirebileceği deneyimlere sahipse, etki süreci ile gerçekleşen veya gerçekleşmeyen olguyu niteleme süreci, deneyimine sahip olmadığı olguya nazaran daha kısa olacaktır. Eğer bu yeni olguyu tanımlayabilecek ve eski olgularıyla birleştirebilecek olguya sahip değilse, bu eylemleri sergileyebileceği, bu yeni olgunun kazanmasını sağlayacak olan daha küçük yeni olgulara yönelir. Bu küçük yeni olguları tanımlamayı ve içselleştirmeyi, ‘büyük' yeni olguyu kazanana kadar devam ettirecektir. Bu kazanım süreci ise 'büyük' yeni olguyu niteleme ve diğer olgularla birleştirme süreciyle değil, onu deneyimlerine katma süreciyle biter.
Başka olguların deneyimleme süreci asıl olarak bütün varoluş sürecini kapsar, çünkü bu deneyimleme sürecinde karşı olguyla gireceği etki-tepki süreci, daha önceki deneyim sürecinin birikimiyle belirlenir. Yani başka olgu, daha önce deneyimlediği diğer başka olgularla yaşadığı deneyimin kendinde biriktirdiği deneyimlerle, bu yeni olgunun kendinde açığa çıkardığı diğer deneyimlerin etkileşiminin oluşturduğu etki-tepki sürecini ortaya koyar. Bu yeni olgunun açığa çıkardığı deneyim ise, başka olgumuzun daha önceki deneyimlerine olduğu kadar, deneyimlemediklerine de bağlıdır. Önceki deneyimlerine bağlıdır, çünkü birtakım gereksinimler ve alışkanlıklarından dolayı olsun, kendisini güçlendirme isteğinden olsun, kolayca içselleştirebileceği, önceki deneyimleriyle uyum sağlayabileceği bir yeni olguya yönelir. Daha önce deneyimlemediklerine bağlıdır, çünkü daha önceki deneyimlerinin sınırlı kalması, yeniye ve genişlemeye olan ihtiyacından dolayı bir yeni olguya yönelir. Ve başka olgu, bu etkilenimlerin eğilimlerinin ağırlıklarına bağlı olarak yeni olgudan etkilenir ve tepki verir.
Düşüş ve Yükseliş
Tepki verme süreci ile başka olgunun, bu yeni olgunun kazandıracağı tepkiyi sergilemeye uygun olup olmaması kadar, yeterli olup olmamasıyla da ilgilidir. Başka olgu kazandığı tepkiyi, deneyimleyeceği alt tepkilere sahip değilse, bu tepkisini en azından yeteri kadar sergileyemez. Sergilediği davranış ise ya yeterli davranışı sergilemek üzere tetikleyici olacaktır veya daha önceki deneyimlerine zarar verecektir. Keza bu vereceği tepkiye uygun olup olmamasıyla da ilgilidir. Eğer başka olgu tepkilere sahip olsa dahi, bunları yapacağı özel ve nesnel koşullara sahip değilse, bunu sergileyemez. Ancak bu koşullara rağmen, başka olgu sergileyeceği tepki ne olursa olsun ona yeni deneyimler, yeni alanlar açacaktır. Bu yeni deneyimler, eğer başka olguyu ileriye taşıyan deneyimler olmazsa, bu başka olgunun tamamen gerilediği anlamına gelmez. Başka olgu daha önce bulunduğu zeminin dinamiklerini ve onun olgularını kavrayamadığı veya içselleştiremediğinden dolayı ileriye taşıyamamıştır deneyimlerini. Dolayısıyla bu yeni deneyimler, başka olgunun içinde bulunduğu zeminin dinamiklerini ve olgularını kavrayıp içselleştirerek yeni bir zemine, ileriye doğru atlayışını sağlayacaktır. Böylece ilk başarısız deneyimindeki durumuna göre aslında daha ileriye gitmiş bulunacaktır. Bir anlamda onun ilk düşüşü, daha sonra- tur. ki büyük yükselişi için bir adım olmuştur.
"Bilgi Çağı"nda yaşamanın getirdiği "bilgi zenginliği"nin içinde yaşamak, zenginlik kelimesinin çağrıştırdığı rahatlık kelimesinin tersine zorlukları ortaya çıkarmaktadır. Kâr ve sömürme güdüsünün yönlendirdiği bilgi, sınır ve ilke tanımadan bir mikrop gibi yayılmakta ve etkilemektedir. Bu mikroba karşı savaşım ise bilgiyi çeşitli yönlerinden kavrayıp eleştirerek ve onu yaşamımızda deneyimleyerek tepki vermekten geçer, çünkü mikrobu ancak savaşarak yenebilirsiniz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder