(Toplumsal Özgürlük, Ocak 2012 sayısı)
Güç geçmiyor ki Kürt Özgürlük Hareketi’ne (KÖH) yönelik bir tutuklama, bir operasyon haberi duymayalım. Önce seçilmiş Kürt siyasetçileri, ardından Belediye Başkanları, avukatlar derken sıra basın emekçilerine geldi. Nitekim operasyonlar da benzer şekilde önce Kazan Vadisi’nde 36 PKK’linin ölümüne neden olurken, ardından “kaza” sonucu 35 Kürt köylüsünü canından etti. Devlet biri sivil diğeri askeri olmak üzere iki kanattan saldırılarına dur durak vermeden devam ediyor.
“KCK”, Mele, Van
29 Mart 2009 seçimlerinde DTP’nin büyük başarı kazanmasından sonra “KCK” adı altında başlayan operasyonlar ile ilk önce DTP’li meclis üyeleri ve belediye başkanları tutuklandı. Bu tutuklama furyası 1 Kasım 2011’de Büşra Ersanlı ve Ragıp Zarakolu’nun tutuklanmasıyla aydınlara, 26 Kasım’da başta Abdullah Öcalan’ın avukatları olmak üzere 34 avukatın tutuklanmasıyla avukatlara sıçramıştı. Nitekim “Sıra Kimde?” diye sorulurken 24 Aralık’ta, 36 gazetecinin tutuklanması soruya verilen cevap oldu. Daha sonra İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin “Resim yaparak, tuvale yansıtarak, makale yazarak teröre destek veriyorlar” diyerek sıranın sanatçılara geldiğine dair tüyosunu verdi.
Son tutuklamalarla birlikte “KCK” tutuklularının sayısı beş bini geçmiş bulunmakta. AKP Hükümeti “Devlete alternatif bir yapılanmaya izin vermeyeceğiz” diyerek “KCK” tutuklamalarını meşrulaştırmaya çalışırken aslında vermek istediği mesajı alt metinde sunuyor “AKP’nin Kürdüne alternatif Kürt görmek istemiyorum!” Bununla da sınırlı kalmayarak BDP binasına girenden, alternatif Kürde selam verene kadar herkesi gözaltı ve tutuklama tezgahından geçirmeye çalışıyor.
Bu saldırıların diğer bir ayağı ise “mele”ler. Özellikle KÖH’nin sivil Cuma namazları ve Kürtçe vaaz ile Kürt halkı içinde güçlü bir dinamiğe sahip olan din konusunda AKP’nin hegemonyasını kırması, AKP’nin bölgede hareket edebileceği alanı sınırlandırmıştı. Böylece mele hamlesiyle AKP kaybettiği alanı kazanmakla birlikte mevzisini güçlendirmek istemektedir. Ayrıca bu yolla Kürt halkı kontrol altına alınmak da istenmektedir.
Sivil saldırıların en acımasızcası ise Van’da gerçekleşiyor. Depremin ardından günlerce ortada gözükme- yen devlet kendisini valiyi protesto eden depremzedelere gösterdi. Depremzedeler, “Evlerinize dönün” diyerek ikinci depremde onlarca kişinin ölümüne sebep olan valiyi protes- toya etmeye kalkışınca devletin alışkın oldukları yüzünü gördüler.
Nitekim bu şiddetin dolaylı türünü de soğuk aracılığıyla görmeye devam ettiler. Başbakanın Van’ı afet bölgesi ilan etmeyerek “Ağustos’a kadar dayanın” demesiyle Vanlı çocuklar soğuğa dayanamayarak yeni yılı bile göremediler.
Ayrıca toplanan yardım paralarının AKP’ye oy veren bölgelere gönderilmesiyle de Van halkı yine KÖH’nin ve devrimci-demokrat kesimlerin desteğiyle yaşam savaşı veriyor.
Kürdün Katline Ferman
Saldırıların askeri boyutu ise savaş hukukuna ve 90’lı yıllara rahmet okutacak şekilde devam etmektedir. Ardı ardına yapılan saldırılar, devletin öldürmek dışında hiçbir seçeneğinin olmadığını göstermektedir.
Fakat bu saldırıların daha acımasızca ve zalimce kendini gösterdiği yer ise sivil halk. 29 Aralık 2011 günü her zamanki gibi kaçakçılığa çıkan Uludereli köylüler büyük bir katliama uğradılar. 19’u çocuk olmak üzere 35 Kürt köylüsü savaş uçaklarının bombardımanı sonucunda can verdi. Katliamdan yaralı olarak kurtulanların verdiği ifadelerden katliamın bilinçli ve planlı olarak yapıldığı ortaya çıkmaktadır. Nitekim katliamın “savaş hazırlıkları” kararı alan MGK’den saatler sonra yapılması da bir tesadüf olmasa gerek!
Toplu katliamların yanı sıra bireysel infazlar da devam etmektedir. Uludere katliamının ertesi günü Diyarbakır’da sokak ortasında iki genç infaz edildi. Yılın ilk “4” gününde “6” Kürt asker intihar etti!
AKP, başta ABD’nin yardımı olmak üzere içinde bulunduğumuz konjonk- türün sağladığı fırsattan yararlanmak için bütün şansını sonuna kadar kullanmaya çalışıyor. Suriye’ye karşı baskılarını ve yaptırımlarını artırarak gerçekleşmesi neredeyse kesinleşmiş bir Suriye müdahalesine hazırlanan AKP, Suriye’ye girerken arkasına bakmak istemiyor. Bundan dolayı başta ABD’nin istihbarat ve askeri yardımı ile Tarzanilerin (Talabani-Barzani) sessiz destekleriyle KÖH’yi bitirmek üzere seferberlik ilan etmiş durumda.
Serhildan, Kardeşlik, Özgürlük!
Kürt halkı yaşanan bu zulme ve katliamlara karşı tepkilerini başta bölge ve Türkiye olmak üzere dünyanın dört bir yanından gösterdi. Baskılara ve katliamlara boyun eğmeyeceğini belirten Kürt halkı serhildanlara hazırlanmakta. Van depremindeki şoven açıklamalarla birlikte Uludere katliamına karşı yaşanan sessizlik halklar arasındaki gönül bağını inceltmiş olsa da, halkların birlikte mücadelesi bu bağı kopmaz bir şekilde yeniden sağlamlaştıracaktır. Nitekim halkların özgürlüklerine kavuşmaları, birlikte yapacakları mücadeleye bağlı değil midir?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder