2 Şubat 2014 Pazar

Quo Vadis Lübnan

(Toplumsal Özgürlük, Şubat 2014 sayısı)

Suriye’deki savaşın bir sonuca ulaşamadan devam etmesi, Ortadoğu’daki istikrarsızlığın alanını giderek genişletiyor. “İstikrarsızlık” konusunda Ortadoğu’nun belki de en “yetkin” ülkesi olan Lübnan’da, kısa bir durgunluğun ardından tekrar kaosa sürüklenmek üzere. Suriye’deki savaşın “vekalet” savaşına dönmesiyle birlikte, Lübnan da kendisini savaşın “sıcak” tarafında buldu. Özellikle selefi ve cihatçı güçlerin savaşı Lübnan sınırına taşımasıyla, Hizbullah da devreye girdi ve savaş Lübnan’a taşınmış oldu. 

Bombalı saldırılar, suikastler 

El-Kaide bağlantılı Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) ve Nusra Cephesi, geçtiğimiz Aralık ayında aldıkları kararla “Hizbullah Suriye’den çekilinceye ve elindeki esirleri serbest bırakıncaya kadar” Lübnan’da olacaklarını belirttiler. 

Bu karar sonrasında, Ocak ayında “Hizbullah’ın Suriye’deki varlığına misilleme olarak” gerçekleştirilen bombalı saldırılarda, Beyrut’un Dahiye bölgesinde 5 kişi ve Şiilerin yoğun yaşadığı Hermel’de de 4 kişi yaşamını yitirdi. El-Kaide’nin yanı sıra Suudi Arabistan da, Lübnan da kendi milislerini oluşturma çabasında. Özellikle selefi gruplar ve eski Lübnan Başbakanı Saad Hariri’nin partisi el-Mustakbel taraftarlarına askeri eğitim veriyorlar. Nitekim, el-Mustakbel partisi milletvekili Muayyin el-Merabi’nin kardeşi Favaz Merabi, el-Kaide bağlantılı gruplarla birlikte Suriye ordusuna karşı savaşırken Kalamun bölgesinde öldürüldü. 

Diğer yandan Beyrut’taki İran büyükelçiliğine bombalı saldırıyı gerçekleştiren el-Kaide bağlantılı Abdullah Azzam Tugayları adlı örgütün lideri Macid el-Macid’in Suudi Arabistan vatandaşı olması ve “Suudi istihbaratının kara kutusu” olarak bilinmesi de, el-Kaide ve Suudiler arasındaki sıkı ilişkiyi gösteriyor. 

Bombalı saldırıların yanı sıra suikastler de Lübnan’ı sarsıyor. Önce Hizbullah’ın komutanı Hasan el-Lakis “Baalbek Özgür Sünnileri Tugayı” örgütü, daha sonra eski Maliye Bakanı Muhammed Şatah, selefi bir örgüt olan “Fethu’l İslam” tarafından suikast sonucu öldürüldü. 

Kabine belirsizliği 

Lübnan’daki kaosun en önemli nedenlerinden biri siyasi belirsizlik. Eski başbakan Necib Mikati’nin 23 Mart 2013’deki istifasından sonra Lübnan’da yeni bir hükümet kurulamadı. Yeni hükümeti kurmakla görevlendirilen Temmam Selam’ın çabaları da, şimdiye kadar sonuçsuz kaldı. Neden, başını Saad Hariri’nin partisi el-Mustakbel’in çektiği 8 Mart İttifakı’nın Hizbullah’ı hükümette istememesi. 

Hizbullah’ın lideri Nasrallah “ Gerçeklik, Lübnan’daki iki grubun Lübnan’ın geleceği için işbirliği yapmaktan başka bir yolu olmadığını göstermektedir. Zira sorunlar yaşanmaktadır, çöküş aşamalı olarak gelmektedir ve bütün bu sorunların çözümü için hükümetin kurulması gerekmektedir.” diyerek, işbirliğine hazır olduklarını gösterdi: 

Sonrasında, Saad Hariri yaptığı açıklamayla “Hizbullah’ın da yer aldığı bir koalisyon hükümetine katılmaya hazır olduklarını” belirtti. Hariri’nin bu açıklamasında Esad ve Hizbullah’ın sahada, İran’ın diplomatik alanda kazandığı mevziler ve el-Kaide’nin Lübnan’da

alan kazanmasının önemi büyük. Bu da önümüzdeki günlerde Lübnan’da bir hükümetin kurulma olasılığının yüksek olduğu gösteriyor. 

Suriye, Cenevre, Lübnan 

Suriye’de süren savaşın Lübnan’a sıçramasıyla birlikte, artık Lübnan’ın kaderi Suriye’deki savaştan ayrı tutulamayacak. Cenevre’deki görüşmelerin en önemli belirleyicisi olan “sıcak sahadaki” gücün, Lübnan’da da belirleyici olacağı gözüküyor. Bu konuda, özellikle İsrail’e karşı verdiği savaşla yeterince tecrübeye sahip olan Hizbullah bir adım öne çıkıyor. Fakat Hizbullah ve İran’ın “uzlaşma” çabalarının da “sıcak sahada” bir erime noktası var. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Guglielmo Carchedi’nin “Başka Bir Avrupa İçin” adlı eseri üzerine

5 Eylül 1938 tarihinde doğan Guglielmo Carchedi, Amsterdam Üniversitesi İktisat ve Ekonometri Bölümü’nde öğretim üyeliği yapmış Marksist bir...