Savaş ateşinin dinmek bilmediği Orta Doğu coğrafyasında perde arkasında bekleyen çatışma dinamikleri sahneye çıktılar. Önce Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) yönetimiyle Dürzi grupları arasında başlayan çatışmaya işgalci-soykırımcı İsrail’in dahil olması, ardından HTŞ’nin çekilmesiyle Arap-Bedevi aşiretlerin Dürzilerle savaşması ve bu sefer ABD’nin müdahalesiyle ortalığın “durulması” savaşacak öznelerin ve çatışma dinamiklerinin beklenenden “çok olduğunu” ortaya koydo. Bu çokluğun en büyük nedenleri ise ortada pay alınabilecek “pasta”nın bulunması ve pastanın sahibinin öznelere paylarını kabul ettirecek “hegemonyadan” henüz uzak olması.
Dürzilerin Direnişi
İktidarı aldıktan hemen sonra programını
uygulamaktan çekinmeyen HTŞ yönetimi, ilk olarak sahil kıyısındaki Arap
Alevilere yönelik (HTŞ’nin kurduğu komitenin raporuna göre 1426 kişi
öldürülmüş) katliamla[1] “aykırı”
seslere izin vermeyeceğini açıkça belirtmişti. “Güveni sağlamak” için
Dürzilerin çoğunlukta olduğu Süveyda’ya düzenlenen operasyonla bu politikanın
ikinci ayağını uygulamak isteyen HTŞ yönetimi hem Dürzilerin direnişine hem de
işgalci-soykırımcı İsrail’e çarptı.
Dürzilerin şehir savaşını
başarıyla vermesi, işgalci-soykırımcı İsrail’in önce Genelkurmay ve Savunma
Bakanlığı’nın binalarını ve ardından Süveyda’daki HTŞ güçlerini vurmasıyla
“ciddiyetini” göstermesi; sonrasında Arap-Bedevi aşiretlerin devreye girmesiyle
“inadın” devam ettirilmesine de aynı karşılıkların verilmesi Dürzilerin ve
işgalci-soykırımcı İsrail’in güney Suriye’nin kontrolünü vermemekte kararlı olduklarını
ve olacaklarını ortaya koydu.
Dürziler her ne kadar Baas
iktidarı boyunca “gayriresmi” bir statüye sahip olsalar da tarihi yurtları olan
Süveyda ve çevresinde güçlü bir iktidara sahip olamamışlardı. Şimdi ise kendilerine
“dürzü” diyerek aşağılayanların yok etmek çabalarına direnmekle birlikte Esad’ın
yıkılmasının yol açtığı “fırsatı” da değerlendirerek bölgelerindeki “tek” hâkim
güç olmayı istiyorlar ve bunun için de işgalci-soykırımcı İsrail’den destek
istemekten çekinmeyip ölümüne direneceklerini açıkça belirtiyorlar. Ve bununla
birlikte özerklik[2] ilan
etmeleri de HTŞ’nin güçlü ve merkezi bir devlet kurmasını engelleyecek önemli
bir “pürüz” olmaya devam edeceklerini gösteriyor.
İşgalci-soykırımcı İsrail’in
“Hesapları”
İşgalci-soykırımcı İsrail ise kendisine
bugüne kadar saldırmayan HTŞ yönetimini vurarak hem onun gücünü sınırlandırmak
hem de Dürzilere vd. halklara “güvence vererek” bölgedeki “hegemon” güç
olduğunu göstermek istiyor. Keza işgalci-soykırımcı İsrail de “fırsattan”
istifade güney Suriye ve Lübnan’a çökmeyi planlıyor ve bunun için de
saldırılarını kınayan küresel güçler Çin, Rusya ve ABD’yi umursamayıp yoluna
devam etmeyi düşünüyor.
Öte yandan işgalci-soykırımcı
İsrail’in saldırılarının bir diğer nedeni de “içerideki gelişmeler”. Hakkındaki davalara ve dağılan koalisyonuna
karşı bir “kurtarma” hamlesi olarak saldırıyı seçen Netanyahu, kısmi itibar
kazanımı elde etse de sorunlar çığ gibi büyüyor. Askerler arasında intihar
sayısının keskin şekilde artması sonucunda işgalci-soykırımcı İsrail’in çatışma
bölgesinde bulunan yedek asker sayısında yüzde 30 azalmaya[3] gitmesi,
Gazze’de belirlediği stratejik
hedeflere hâlâ ulaşamaması nedeniyle Hamas’ın ateşkes yanıtının önemli
olduğunu ifade etmesi[4] işlerin
giderek zorlaşacağının haberini veriyor. Bu noktada ise ABD’nin
işgalci-soykırımcı İsrail’e vereceği desteğin belirleyiciliği önem kazanıyor.
ABD’nin Destekleri
İşgalci-soykırımcı İsrail’in HTŞ
yönetimine yönelik saldırılarını “kınasa” da güçlü bir tepki vermeyen ABD,
durumu toparlamak adına hamlelerini sıklaştırıyor.
Netanyahu’nun saldırıları
karşısında Trump’ın tepkili olduğu[5] “dedikodusunun”
yayılmasıyla birlikte ABD’nin Türkiye Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom
Barrack, HTŞ iktidarının alternatifinin olmadığını söyleyerek arkasındaki
enerjiyi kaybetmeden Ahmed eş-Şara’ya “uyumlu olma” çağrısı yaptı.[6]
“Uyumlu olma” çağrısıyla Trump’ın
eş-Şara’dan şimdilik vazgeçmediği görülüyor. Ve bu vazgeçmemenin İsrail’e
saldırmama, İran ve Direniş Ekseni güçlerine yönelik karşıt tutumun devam
ettirilmesi gibi ABD’nin bölge politikalarıyla ve müttefikleriyle “uyum
sağlandığı” sürece devam edeceği ortada.
Nitekim Şam yönetiminin
Türkiye’den resmen destek istemesi[7], Şam’da gerçekleştirilen
Suriye-Suudi Yatırım Forumu’nda telekomünikasyon, enerji, finans, altyapı vb.
alanlarda 6,4 milyar dolarlık yatırım anlaşmalarının imzalanması[8], Paris’te bir araya gelen ABD, İsrail
ve HTŞ yöneticilerinin siyasi geçiş sürecinin devam etmesinde “uzlaştıklarını”
duyurması[9]
eş-Şara’nın “uyumlu” olmayı istediğine işaret ediyor. Fakat ABD’nin Sezar
yaptırımlarını kaldırmayarak Suriye’yi başta İbrahim anlaşmalarına dahil olmak
üzere diğer politikalarına uyum sağlamaya zorlayarak eş-Şara’yı “denemeye”
devam edeceği de ortada.[10]
Öte yandan ABD’nin bölgede
hegemonya kurmasını zorlayan güçler işgalci-soykırımcı İsrail ve irili ufaklı
öznelerle sınırlı değil, “Avrupa” da adımlarını hızlandırıyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel
Macron, ABD ve işgalci-soykırımcı İsrail’in tepkilerine rağmen eylül ayında
yapılacak Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Filistin devletini resmen tanıyacaklarını
açıkladı.[11] Buna
karşılık “İsrail bizim için kirli işler yapıyor” diyen Almanya Başbakanı Merz’den
sonra sözcüsü Kornelius da İsrail’in güvenliğinin Almanya için önemli olduğunu
belirtip Filistin’i tanımaya dair bir planlarının olmadığını ifade etti.[12]
Filistin’i tanımada ABD’den
“bağımsız” hareket eden Fransa ve Almanya İran konusunda ise “birleşiyorlar.” İran ile İngiltere, Fransa ve Almanya
arasında İstanbul’da nükleer konusunda yapılan görüşmelerde yeniden görüşülmesinde
mutabakata varılması[13]
“Avrupa”nın bölgede kendi planlarını uygulamaya çalıştığını gösteriyor.
Ve bu girişimler, “hegemon”un bıraktığı boşluklardan
faydalanabilme “fırsatını” kullanmaları için bütün özneleri “zorun gücü”nü
kullanmaları yönünde cezbediyor.
[1] https://haber.sol.org.tr/haber/hts-rejiminden-alevi-katliami-raporu-suclu-esad-taraftarlariymis-ordu-yonetimi-dahil-olmamis
[2] https://www.presshaber.com/suveydada-durziler-ozerklik-ilan-etti-88265.html
[3] https://www.timesofisrael.com/liveblog_entry/idf-chief-moves-to-reduce-reservist-deployment-to-active-combat-zones-by-30/
[4] https://www.timesofisrael.com/liveblog-july-24-2025/
[5] https://www.axios.com/2025/07/20/israel-syria-strikes-trump-netanyahu-divide
[6] https://www.reuters.com/world/middle-east/us-envoy-urges-syrias-sharaa-revise-policy-or-risk-fragmentation-2025-07-22/
[7] https://www.aa.com.tr/tr/gundem/msb-suriye-tarafindan-terorle-mucadele-ve-savunmanin-guclendirilmesi-amaciyla-turkiyeden-resmi-destek-talep-edildi/3639437
[8] https://english.alarabiya.net/News/middle-east/2025/07/24/syriansaudi-investment-forum-kicks-off-in-damascus-
[9] https://sana.sy/en/?p=365875
[10] https://harici.com.tr/abdden-sama-hem-havuc-hem-sopa/
[11] https://www.bbc.com/news/articles/ckg5g4p3245o
[12] https://www.investing.com/news/politics-news/israels-security-a-priority-for-germany-no-plans-to-recognize-palestine-93CH-4152830
[13] https://www.reuters.com/world/middle-east/iran-europeans-hold-frank-nuclear-talks-with-un-sanctions-looming-2025-07-25/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder